Tagesberichte/ Günlük Raporlar/ Daily Reports

DİNANT
Dünkü konaklama yerinde iki gün kaldık. Bir günümüzü, polis saldırısı karşısında nasıl etkin bir savunma takiği uygulayacağımıza dair, eğitim çalışmasıyla geçirdik. Bir gün önceki akşam, gene şiddet konusu üzerine tartışmalar yürütmüştük. Artık Brüksel’e yaklaşıyoruz. İnsanların bazıları, Brüksel polisinin daha saldırgan olduğunu söylüyorlardı. Bizim şiddet ile ilgili tutumumuzun ne olması gerektiği üzerinde durduk. Ancak tartışma yanlış bir zemin üzerinde yürüyordu çünkü iki taraflı bir şiddet yok ortada. Yalnızca polisin bize karşı uygıuladığı tek taraflı bir şiddetten söz edebiliriz. Hangi ülkenin polisinin ne ölçekte şiddet kullandığı ise göreceli bir durum. Eğer polis, karşısındaki hareketin hemen bastırılması gerektiğini düşünüyora, hangi ülkenin polisi olursa şiddet en üst biçimiyle devreye girer. Polis teşkilatının varoluş nedeni şiddettir. Rejime karşı çıkan hareketleri bastırmak göreviyle, tüm şiddet araçlarıyla donatılmıştır. Silah, gaz, bomba, sopa gib her tür şiddet aracına sehiptir. Bizim tarafımızdan uygulanan bir şiddetten söz edilmez. Zira bizim elimizde, yukarıda saydığımız hiçbir şiddet aracı bulunrmuyor. Bizim ellerimizde özgürlük talep eden pankartlar var sadece.
Diğer yandan, pols şiddet uyguluyor diye, brılaiz haklı taleplerle devam eden direnişimizin konumunda bir değişikliğe gidemeyiz. Şimdiye kadar hiçbir yere silahlı saldırı yapmadık. Polise gaz sıkmadık, ya da molotof kokteyli atmadık. Sokak direnişimiz zaten devletler tarafından çıkartılan haksız savaş ve şiddete karşıdır. Mülküzleri her gün izolasyon sistemi içine hapseden şiddete karşıdır.
Dün 14 km yürümüştük. Bugünde 18 km yürüdük. Bizim eylemimiz sadece; bir yerden bir yere yürümek değildir. Kapitalist sistem altında ezilen mülksüzlerin, enternasyonal bir komün deneyimidir. Bu komün deneyimlerini bazen işgal ettiğimiz bir mekanda yıllarca sürdürüyoruz. Bazen de kapitalist rejimin merkezlerine karşı yürüyüşler düzenliyoruz. Bu eylem formlarının hepsi komün deneyimleridir.
Eylemlerimiz devam ettikçe insanlarımız giderek politikleşiyor. Şimdi değişik çalışma gruplarımızda mülteciler daha fazla insiyatif almaya başladılar. Artık birçok mülteci, direnişimizle ilgili resimler çekiyor. Kısa haberler yazıyorlar. İnternet ortamından direniş deneyimlerini dünyanın değişik yerlerine daha etkin bir şekilde gönderiyorlar.
Sokaklarda denenen komün örnekleri sadece pozitif yanlarından ibaret değildir. Sınıflı bir toplumda, sınırlı alanlarda gerçekleşyen komün deneyimleri birçok negatif yan içeriyor. Bu komün deneyimleri henüz kapitalist sisemden tamamen kopmş deneyimler özelliği taşımıyorlar. Kapitalist sistemin bizim üzerimizdeki ethrızalı yanların tamir edilmesi daha olanaklı hale geliyor.
Mevcut kapitalizm karşıtlığı henüz, kapitalizm yerine getirilecek altarnatif üzerinde düşünmüyor. Henüz bu komün deneyimleri bir altarnetif sistem olma özelliğinden çok uzaktır. Ancak, kapitalizmi aşmak için bu komünler birer küçük deneyim olabiliyor.
Günlük yaşam içinde herkes kendisine bir iş buluyor. Mevcut çalışma gruplarında yer almak isteyenlere kontenjanı açık tutuyoruz. Çalışma gruplarında yer almayanlar ise kendierine bir yer buluyorlar. Burada iş yapmak isteyen için çeşitli işler varr. Yemek yapımı, çadırların açılması, toplanması, eşyaların toplanması, bulaşıkların yıkanması gibi birçok iş var. Kaldığımız yerleri hergün oradan ayrılmadan önce temizliyoruruz.
Bize bağışlanan eşyaları bir yere bıkarıyoruz ve ihtiyacı olanlar buradan alıyorlar ya da ihtiyaç fazlaları varsa ve istiyorlarsa buraya bırakıyorlar.
Yaşasın Unsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
14.6.2014
Turgay Ulu
Dinant

Report from Beauraing – one week from Brussels

We arrived in the mid-size town of Beauraing yesterday and are staying until tomorrow. It is just past noon now. So far, an “action” meeting has occupied the day. We are relaxed, also due to almost a week of sunshine.
One frequently discussed topic is the “holiday camp atmosphere”, i.e. that we are not doing enough actions and have few meetings. Also we don’t have many contacts with locals and press in the villages we stay in. A Belgian newspaper called us a “Woodstock with a radical edge.”
A promising echo, but after the sit-in at the meeting of interior ministers in Luxembourg and the following arrests, we did not speak about it in a larger meeting for almost a week. Considering all the experience our group has with police confrontations, I was unhappy that the action was so uncoordinated and we were often forced to react to a backwoods police force. I think we took too many risks and had more luck than skill. Also it was stupid expose ourselves to the police in a place without witnesses.
Nevertheless the group’s morale grew after this day and many marchers support confrontation. It was a shoulder-to-shoulder experience, while in the camp we often live side by side.
That we live peacefully in the camp is a result of the professionalized infrastructure. There are few practical issues to fight about. Our kitchen, medical and logistics teams work day and night. Nobody on the march has to worry about food, shelter or health care. This improves people’s frustration tolerance. Many at our camp drink beer, not everyone is happy about it, but drinking and fighting are not serious problems right now.
In Berlin, the infrastructure broke down at one point. Everyone had to see for himself how to get a warm meal and a mattress at night. People ganged up against each other, deadly fights could break out at the shower. This is not so different from the situation in East Germany, were jobs and public services disappeared almost overnight; drugs and hooliganism followed. Like in East Germany, you will not find explanations by analyzing people’s collective traumas or “cultural prejudice,” but by following the money trail.
As Fanon writes, a colony, i.e. a space where the basic means for survival are withdrawn, turns into a giant concentration camp. Every small inattentiveness towards another is an assassination attempt and provokes a violent reaction. Such colonies are not faraway places, they are portable like the passports that deny or grant legal protection. When people are outlawed, nothing else but lawlessness can be the result.
When everyone in a group has a minimal feeling that s/he will not be cheated, individuals will not act like assholes. Recently some mobile phones disappeared, but the refugee plenum reacted very quickly. Like with all thefts, there’s no hope recovering the stolen items, but it was made clear that we look out for each other’s things. People still feel comfortable leaving their valuables lying around all over the camp. People also respect the group’s finances; it happens rarely that someone demands repayment for private receipts, and they accept it if we explain them that we only pay public expenses.
At night, the film makers among us often show documentaries from previous actions, and most marchers watch them. Today, on our free day in Beauraing, we had a visit from a TV team, who interviewed some activists. Right now we are simulating a sit-in attacked by police and almost the whole march is taking part. There are also workshops from “radical clowning” to vegan sausage making.
The part of Belgium we are traversing towards Brussels is very rural and there are few people we could speak to here, but we are using the time to prepare greater actions in Brussels, to contact the press there and mobilize the local scene. Some of us feel that our group could do more campaign work. Because the marchers don’t have to set up the camp or cook, they have time to discuss tactics or speak to locals.
Sometimes we only march 10 km per day, about 3 hours. The experienced activists among us already have trouble finding something to do. New members often sit around waiting for orders, and since nobody likes to give or receive orders, there’s a lot of idleness. I also have the feeling that those who have a regular “job”, like infrastructure, banner painting, whatever, become a little over-ambitious and would rather work twice as much instead of training potential competitors. This is supposed to be a problem specific to capitalist wage labor – one will work for ten instead of risking his job. But it exists even without wages. A job is not just a source of income, it’s also a justification for having privileges. You don’t gain status through your job, you get a job because you already have a status. The job, the income, the consumption rights are just manifestations of your status.
Especially passport-holders need to feel like they’re “contributing” something, while refugees have an unquestioned right to stay. The headcount economics of care work dominate not just the European welfare/asylum system: The more souls we manage, the more we are worth. The less they speak, the better for us.
We often had the discussion about people working “autonomously” or “collectively.” The more we march, the more we see that stuff gets done faster when everyone knows what to do. It doesn’t make sense to choose twenty new people every day to pack the transport cars, when three can do it. Also, the refugees on our march are not here to learn a trade, they’re here to get publicity for their cause. If the kitchen doesn’t work, nothing works. Infrastructure is the backbone of our movement, funding is the engine. These fields are also controlled by “experts.” But we are not marching to build a kibbuz, we want the whole continent.
Refugee rights were a projection surface for dreamy white “anti-racists”, “post-colonialists” and NGOs as long as they could talk among themselves. We don’t want better humans, we want better rights for all, even the assholes.

Beouraing
Bugün, yürüyüş yolumuzun üzerinde bulunan, Belçika’daki bir mülteci kampını ziyaret ettik. Buradaki mülteci kampı Almanya’dakine pek benzemiyordu. Gün ortası olması nedeniyle olsa gerek, fazla insan yoktu burada. Afgnistanlı, Afrikalı ve Sırbistanlı bir kaç mülteciye rasstladık burada.
Öğlen paydosunu, ziyaret ettiğimiz mülteci kampının önündeki yeşillik alanda yaptık. Bir yandan mutfak kolektifinin yaptığı yemekleri yerken, diğer yandan ses cihazlarımızı alana yerleştirdik.
Mülteci kampına ilk girdiğimizde, fazla bir yol yürümüş olmadığımız için fazla yorgun değildik ve insanlar sloganlar atmaya, şarkılar söylemeye ve dansatmeye başladılar. Bir süre bu ilk giriş ritüeli yaptıktan sonra, hoparlörden Farsça ve Arapça müzikler çalmaya başladık. Mülteci ve destekçiler hep bir arada dansettiler. Kamptaki mültecilerden de bir kaç kişi ilgiyle izlediler ama dansa katılmadılar. Kamptaki mülteciler biraz çekingen davranıyorlardı. Onların dillerinden anlayan arkadaşlar, bizim neden Brüksel’e yürüdüğümüzü ve taleplerimizin ne olduğunu onlara anlattılar.
Dans ve müzik etkinliği yeterli süre devam ettikten sonra, mikrofondan konuşmalar yaptık. Konuşmalar birçok dile çevrildi.
Bugünkü yürüyüşümüz fazla uzun değildi. Sadece 11 km yürüdük. Gene bir ormanlık alanda konakladık. Böyle yerlerde konakladığımızda, emektar destekçiler seyyar bir duş kabini yapıyorlar. Soğuk suyu hortumla buraya taşıyıp, plastik şaşal şişesinden modern bir duş çıkıyor ortaya. Hava güneşliyse bu soğuk suda duş yapmak iyi oluyor ama hava güneşli değilse, soğuk suyun altında insanın kafatasının altına buz yerleştirilmiş gibi oluyor. Soğuk suda çamaşırlarımızı yıkayıp otların üzerine seriyoruz.
Bizim Brüksel’e yürüyüşümüz ilginç bir döneme denk geldi. Yürüyüşümüz devam ederken, Avrupa ülkeleri son Avrupa Parlementosu seçimlerinde yükseliş gösteren sağcı, ırkçı partileri tartışıyorlar. Avrupa Parlementosunda faşis partilerde çalışmış insanlar görev alacaklar. Almanya’da faşist NPD’nin eski başkanı Udo Voigt, Fransa’dan Ulusal Cephe lideri Le Pen, Avrupa Parlementosunda görev alacaklar. Almanyalı ırkçı; “Avrupa beyazların kıtasıdır ve bu şekilde kalmalıdır” diyordu. Fransalı ırkçı lider ise; “müslümanların sokaklardaki ibadeti, nazi işgalini anımsatıyor” diyordu. Şimdi bu adamlar Avrupa parlementosunda görev alacaklar. Bu manzaraya bakarak, avrupada izlnecek mülteci ve göçmen politikalarının ne yönde ilerleyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Yürüyüş boyunca insan, doğanın uçsuz bucaksızlığını hissediyor. Aslında doğada tüm insanlara yetecek kadar besin ve diğer ihtiyaç maddeleri var. İnsanlar bu geniş doğaya sınırlar çekip, özel mülkleri haline getirmişler ve yaşam hakkı yalnızca özel mülkiyet sahiplerinin tekeline geçmiş. Mülksüzler ise özel mülkiyet sahiplerinin birer kölesi durumna düşmüş.
Bizim Avrupa sınırlarını kırma yürüyüşümüz aynı zamanda, özel mülkiyetçi rejime karşı bir mücadeledir de. Sınırlar ve sınırları korumak için oluşturulan devlet, silah gibi malzemeler mülksüzleri baskı altında tutuyor. Biz mülksüzlerin hareket özgürlüğünü baskı altına alıyor. Mülksüzlere, her yeri mülkiyetine geçirip sınırlar çeken sermaye sahiplerine hizmet edecek kadar bir hareket alanı sağlanıyor.
Yürüyüşümüz, pankart ve bayrakların çoğalmasıyla birlikte güzel bir görünüm kazandı. Tüm anti kapitalist kesimleri temsil eden sembol ve sloganlarr var bu bayraklarda.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
12.6.2014
Turgay Ulu
Beouraing

WELLİN
Bugünkü yürüyüşümüz oldukça renkliydi. Dün akşamdan birçok pankart ve bayrak yapmıştık. Kırmızı renkli bayraklar ağırlıktaydı. Bunun yanında, üzerinde hiçbir yazı ve hiçbir sembol olmayan bayraklar da vardı. Bunları taşıyanlarla esprili sohbetmer yaptık. Bu bayrakları taşıyanlara; “bu bayrak neyi temsil ediyor” diye soruyorduk, onlardan bazıları da; “bu, pikniği temsil eden bayrak” diye yanıt veriyorlardı.
Dün gece, gene çok şiddetli bir yağmur yağdı. Bazı çadırların altından içeri su girdi. Neyse ki sabahtan itibaren güneş vardı ve ıslanan eşyalarımızı bu güneşin altında, çimenliklere sererek kuruttuk.
Bugün yaklaşık 20 km yürüdük. Hava güneşliydi ama bugünkü yol güzergahımızın iki tarafı ormanlık alan olduğu için gölge altında yürüdük, fazlaca terlemedik.
Brüksel’e varmamıza 10 gün var. Artık yol üzerindeki tabelalarda Brüksel yazısını görüyoruz. Artık önümüzden ya da arkamızdan polis otosu gelmiyor. Çoğunlukla ana cadde üzerinden yürüdüğümüz için yoldaki trafik akışını da kendimiz düzenliyoruz. Önde ve arkada, ellerinde telsiz olan güvenlik ekibimiz var, hangi arabanın geçeceğini, hangi arabanın duracağını onlar belirliyorlar.
Yunanistan’da mülteci ve göçmenlerin sorunlarına dikkat çekmek için eylemler oldu. Yürüyüşe katılan mülteciler içinde bazıları Yunanca konuşuyorlar. Birçok mülteci, Avrupa’ya kaçarken, Yunanistan güzergahını kullanıyorlor. Bir kısmı Yunanistan’da yıllarca kalıyorlar. Buralarda ucuz paraya çalışıp, başka bir Avrupa ülkesine gitmek için para topluyorlar. Sonra da başka bir avrupa ülkesine göçüyorlar.
Bu akşam genel toplantımızı düzenliyoruz. Aldığımız bilgilere göre, Lüxembourg’da yaşanan çatışmadan sonra, Lüxembourg polisi Brüksel polisine bizim hakkımızda bir rapor yazmış. Bu raporda, bizim “tehlikeli” olduğumuzu vurgulamış. Bunda şaşılacak bir durum yok. Biz doğrudan eylem hakkımızı kullanıyoruz, bize karşı saldırı gerçekleştirenler polislerdir. Eğer bir önlem alınacaksa bize karşı değil, polis saldırısına karşı alınmalıdır.
Yürüyüışümüz boyunca gerçekleştirdiğimiz en etkili eylem, Lüxembourg parlementosunda gerçekleştirdiğimis eylemdi. Bu eylem sayeinde basın bizim hakkımızda daha fazla yazdı. Diğer yandan, yürüyüşümüzü karnaval ya da piknik havasından kurtardı. Bizim eylem planlarımızda. herhangi bir değişiklik yapmamız gerekmiyor.
Tehlikeli olan, mevcut iltica yasalarıdır, ırkçı ve kolonyalist yasa ve sistemden kaynaklı olarak hergün insanlar ölüyor, hapislerde ve mülteci kamplarında insanlar çürümeye bırakılıyor. Bizler bu sisteme karşı mücadele ettiğimiz için, bu sistemin koruyucuları olan polis kurumu bizi tehlikeli ilan ediyor. Çünkü biz bu sisteme karşı çıkıyoruz.
Kendisini demokrasi örneği olarak pazarlayan AB sisteminin içindeki bir polis teşkilatı, sokaka yürüme hakkını ve parlementolarda söz isteme hakkını tehlikeli olarak ilan ediyor. Fiili olarak bize saldırırıp, bizi cezalandırıyor. Saldıran onlar olduğu halde, bizim suçluluk hissetmemizi bekiyorlar. Biz yanlış yapmadık. Sokaklarda altarnatif yaşam arayışları ve denemelerimizi devam ettireceğiz.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Müadelemiz
11.6.2014
Turgay Ulu
Wellin

LİBİN
Bugün 13 km yürüdük. Son birkaç gündür uzun mesafeler yürüdük bunun için bugünkü yürüyüş bize basit geldi. Hava biraz bulutlanınca, dünkü gibi şiddetli bir yağmura yakalanacağımızı düşündük ancak yağmur yağmadı. Biz gene de, dünkü şiddetli yağmuru yedikten sonra yanımıza yağmurluklar almıştık.
Havalar bu ara çok sıcak olduğu için çok su tüketiyoruz. Bazen yolda suyumuz bitiyor. Bu durumda, araçlarla malzemelerimizi taşıyan arkadaşlar bizim için su getiriyorlar.
Yürüyüşümüze katılan mülteci sayısında ciddi bir artış var. Berlin’den bir otobüs daha mültecileri yürüyüşümüze getirecek.
Aslında bugün konaklayacağımız yer bulamamıştık. Sabah saatlerinde bir spor tesislerinde yer bulduk. Bu akşam yeni pankartlar ve bayraklar yapıyoruz. Değişik dillerde, kırmızı bez üzerine sarı şüboyayla “özgürlük” yazdık. Burdaki herkesin en çok özgürlüğe ihtiyacı var çünkü. Bugün ayrıca Mısır Çrşısı davasından yaragılanan, hapiste kalan Pınar Selek’le dayanışma pankartı yazdık. Pınar Selek’le dayanışma pankartını Fransızca olarak yazdık. Bu pankartla aynı zamanda şu anda halen süren Lice çatışmalarına da mesaj göndermiş oluyoruz. Özgürlük yürüyüşümüz, özgürlükleri için sokaklarda mücadele veren tüm direniş hareketlerini destekler.
Yarın Avrupa Parlementosu’dan sol partili bir milletvekili direnişimizi ziyaret edecekmiş. Bakalım yarın bize ne söyleyecek bu milletvekili.
Yeni bir mülteci yürüyüşü daha başladı. İsveç’teki mülteciler, mülteci ve göçmenlerin yaşadığı kötü hayat koşullarına dikkat çekmek için, 300 km’lik bir yürüyüş başlattılar. Bizim yürüyüşümüz yarı etabı tamamlamışken yeni bir yürüyüşün başlaması bizim için sevindirici oldu.
Bir hafta içinde, Berlin’de bir işgal yerinin daha boşaltılacağı haberini aldık. Küfi dedikleri bu işgal yerinde, şu anda yürüyüşümüzde yer alanların da bazıları kalıyor. Avrupa devletleri işgal edilerek, altarnatif yaşam alanları haline getirilmek istenen tüm yerleri boşaltmak istiyor. Kapitalizm karşıtı tüm yaşam deneyimlerini yok etmek istiyor.
Avrupa devletleri, durmayan göç akını karşısında nasıl bir tutum alacaklarını düşünüyorlar. Avrupa ülkeleri bir yandan yaşlı nüfusun çok olması sorunuyla karşı karşıya. Bir yandan da gelen göç akını sorunuyla karşı karşıya. Avrupa ülkelerine gelip de asimile ve entegre olmayanları büyük sorun olarak görüyorlar. Savaş ve sömürüden kaçan insanların, kendi yerel kültürlerini Avrupa’ya taşımasını istemiyorlar. Avrupa devletleri bu durumdan tedirgin oluyorlar.
Gündüz vakti, yürürken yağmur yağmadı. Ancak biraz önce, birden hava karardı ve gökgürültüleri gelmeye, şimşekler çakmaya başladı. Çadırlardaki elektiriği kestik. Şiddetli yağmur yağarsa elektirik kablolarında sorun olabilir diye düşündük.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
10.6.2014
Turgay ulu
Libin

Luxemburg

Polizeiangriff bei der Besetzung des Parlamentes in Luxemburg. 15 Festnahmen und Verletzte.

Den ersten Polizeiangriff auf unserem Freiheitsmarsch haben wir in Luxemburg erlebt. Den letzten Protest den wir in Luxemburg durchgeführt haben, war der Protest am Parlament. Was für eine Art Protest es werden soll, haben wir vorher auf Versammlungen diskutiert und organisiert. Im Parlament werden Flüchtlinge, Migranten und Bedürftige nicht berücksichtig. Wir wollten als Straßenaktion zum Parlament laufen und die Menschen dort fragen, warum das so ist. Wir wollten dort unsere eigenen Reden halten.
Heute haben wir in Luxemburg unsere Zelte abgebaut, unsere Sachen gepackt und uns auf den Weg gemacht. Wir dachten, wir verlassen heute Luxemburg und setzen unseren Weg fort. Das Parlament lag nicht weit entfernt von unserem Schlafplatz. Zu Fuß sind wir also auf den Hauptstraßen zum Parlament gelaufen. Es war in der Nähe fast keine Polizei zu sehen. Es gab heute im Seminarraum des Parlaments eine Versammlung. Vor dem Eingang des Gebäudes waren Absperrungen aufgebaut. Nach unseren gestrigen Aktionen rechnete die Polizei damit, dass wir gegen das Parlament protestieren wollten.
Bis zum Parlamentsgebäude war es ein ruhiger Marsch, wir sind der Polizei nicht begegnet. Auch vor dem Parlament gab es nicht so viel Polizei. Durch einen schmalen Weg sind wir auf das große glasverkleidete Gebäude zugegangen. Die beiden Polizisten in weißem Hemd mit Waffe, Schlagstock und Tränengas am Gürtel stellten sich sofort vor uns. An ihren Bewegungen erkannten wir, dass sie dachten, wir würden sofort stehenbleiben und umkehren. Aber es kam anders, als sie erwartet hatten. Wir sind zwischen den beiden Polizisten weiter in Richtung des Gebäudes gegangen. Als wir an ihnen vorbei waren, fingen wir an zu rennen. Wir sind durch die erste offene Tür reingegangen. Drinnen gab es Rolltreppen, die nach unten führten. Wir sind alle sofort nach unten gegangen, auch wenn wir nicht wussten, wohin dieser Weg führt. Wir wussten nicht, wo der Raum ist, im dem die Versammlung der Parlamentäre stattfindet. Wir fragten eine Frau aus Luxemburg, die uns unterstütze, nach dem Weg. Sie sagte, die Versammlung finde oben statt. Wir sind dann alle nach oben gegangen. Die Türen zum Versammlungsraum waren verschlossen. Wir haben Anti-Frontex-Slogans an die Scheiben geschrieben. Nachdem wir eine Weile vor der verschlossenen Tür unsere Slogans gerufen haben, gingen wir nochmal rein. Dieses Mal hatte die Polizei die Treppen verbarrikadiert, sodass wir nicht nach unten kamen. Wir setzten uns gemeinsam hin. Nachdem wir eine Weile sitzend unsere Slogans riefen, fing die Polizei an, uns nach draußen zu schieben. Wir klammerten uns aneinander fest. Weil die Polizei uns so nicht raus bekam, kam ein Polizist mit einem Hund. Der Polizist zeigte mit dem Finger auf die Leute, die der Hund beißen sollte und der Hund ging auf die gezeigte Person los. Dieser Kampf ging eine ganze Weile weiter. Die Polizei setzte Tränengas gegen uns ein, schlug uns und der Hund ging auf uns los. Wir verteidigten uns natürlich. Während des Gerangels fiel ein Polizist vor unsere Füße. Er bekam plötzlich große Augen, er dachte wahrscheinlich, dass er jetzt gelyncht wird. Wir fielen aufeinander. Unsere Schuhe und Fotoapparate fielen runter. Die Polizei konnte sich nicht rächen. Sie schleiften uns die Treppe runter und schmissen uns raus. Unsere Augen und Lungen brannten von dem Tränengas. Unsere Sanitäterfreunde reichten uns Wasser und gaben uns Augentropfen.
Wir warteten weiter im Garten des Gebäudes. Nach dem Kampf mit der Polizei brachten Freunde ein Mikrofon und wir fingen an zu erzählen was passiert war. Alle Polizisten sind Knechte des kapitalistischen Staates. Wir wurden von den Knechten des Systems angegriffen, weil wir gegen Ausbeutung der Bedürftigen durch dieses System protestiert haben.
Nach der Rede am Mikrofon wollten wir unseren Weg fortsetzen. Wir sind gerade ein paar Schritte gelaufen, als wir vor einer Polizeibarrikade standen. Ohne etwas zu sagen, stürzten sie sich erneut auf uns. Sie zeigten nacheinander auf einzelne Personen, drückten sie auf den Boden und legten ihnen Handschellen an. Zuerst wurden 11 Leute festgenommen. Danach wurden nochmal 4 Freunde, die mit dem Auto kamen, festgenommen. Insgesamt wurden 15 Personen verhaftet. Wir verständigten die Anwälte, damit unsere verhafteten Freunde freigelassen werden.
Wir liefen dann Richtung Stadtzentrum. Wir gaben Interessierten Informationen und riefen unsere Slogans. Wir machten zuerst eine Versammlung auf einem vollen Platz und entschieden uns dann dazu, zur Polizeistation zu laufen, in der unsere Freunde festgehalten wurden. Wir blockierten die Straße vor der Polizeistation. Die Nahrungsmittel, die uns von Unterstützern aus Luxemburg gebracht wurden, wurden von der Polizei durchsucht. Nach dem Essen setzten wir unseren Protest fort, indem wir die leeren Teller aneinander schlugen. Manche von uns stellten den Übergriff durch die Polizei als Theaterstück dar. Einmal kam ein großer Mann mit Bauch und einem Halstuch zu uns. Er ist Anwalt einer NGO und wollte uns helfen. Er meinte, wir würden die Straße unnötigerweise besetzen. Wir sagten ihm „Danke, wir haben unsere eigenen Anwälte“. Er wollte wissen, wer diese Anwälte sind und meinte, er kann uns nicht verstehen. Ein Anwalt einer NGO kann uns nicht verstehen, denn er sieht alles mit den Augen der NGO und des Staates. Nachdem ihn niemand von uns beachtete und er eine Weile neben den Polizisten telefonierte, entschied er sich zu gehen. Wir haben den Polizeiangriff gefilmt und fotografiert. Um der Welt das wahre Gesicht der Luxemburger Polizei zu zeigen und die Informationen zu verbreiten, gingen wir in ein Café. Als wir die Artikel und Bilder bearbeiteten, erfuhren wir, dass unsere Freunde freigelassen worden sind.

Besetzung des RTL Television Gebäudes und Besuch eines Abschiebegefängnisses

Gestern dauerte unsere Versammlung bis zum Abend. Weil die Versammlung so lange dauerte, konnten wir keine Entscheidung treffen und haben viel Zeit verloren. Nach der Versammlung entschieden wir uns, unsere Initiative durchzusetzen und einen Protest zu machen, da ein Protest die Lösung für alle starren Situationen ist. Bei der Versammlung wurde diskutiert, an welchem Tag wir die belgische Grenze überqueren, weil der belgische Staat am 6 Juni eine Grenzkontrolle macht. Wir haben diskutiert, ob wir an diesem Tag oder einen Tag später die Grenze passieren wollen. Zwei Tage lang haben wir überlegt, ob wir in Luxemburg einen Protest machen. Da wir einen Tag mit Diskussionen verbracht haben, ist nur ein Tag übrig geblieben. An dem Abend nach der langen Diskussion ist ein Teil von uns für eine Protestaktion auf die Straße gegangen. Wir haben erfahren, dass sich in der Nähe unseres Schlafplatzes das RTL Gebäude befindet und sind dorthin marschiert. Wir warteten vor der Tür, die verschlossen war. Nach einer Weile verließ eine Frau das Gebäude und die Türen öffneten sich automatisch, sodass wir durch die offene Tür hineingegangen sind. Hier ist das Zentrum für Radio und Fernsehen in Luxemburg. In dem Gebäude haben wir unsere Slogans gerufen, Reden gehalten und Lieder gesungen. Ein Verantwortlicher hat sich unsere Forderungen angehört und uns versprochen, einen Journalisten zu unserer nächsten Aktion zu schicken, um darüber zu berichten. Wir haben ihm unseren Flyer gegeben, damit er darüber in den Medien berichten kann. Nach unserer Besetzung des RTL Gebäude war unser nächstes Ziel, zum Abschiebegefängnis zu gehen.
Wir sind in einen Bus gestiegen, haben keine Tickets gekauft und haben unsere Slogans gerufen. Direkt neben dem Abschiebegefängnis gibt es einen Flughafen. Die Flüchtlinge, die abgeschoben werden sollen, bleiben in diesem Gefängnis. Das Gefängnis ist mit Stacheldraht umzäunt. Auf dem Weg zum Gefängnis hat es stark geregnet. Wir sind zwar nass geworden, aber wir haben es geschafft, mit den inhaftierten Kontakt aufzunehmen. Für rechtlichen Beistand für die Inhaftierten haben wir eine Telefonnummer auf ein großes Stück Stoff geschrieben und die Nummer auch laut gerufen. Im Gefängnis gab es zwei Polizisten. Einer der Polizisten hatte  die große Statur eines Elefanten. Die liefen wie Rambo. Wir haben weiter protestiert, indem wir gegen die Gitterstäbe geschlagen haben. Die europäische Diskussions- und Plenumskultur bringt uns in Schwierigkeiten. Es ist schwierig, nach langen Versammlungen eine Entscheidung zu treffen. Die Leute ermüden nicht durch Proteste, sondern durch Versammlungen. Die Europäer halten Versammlungen und Diskussionen für Protestaktionen. Wenn es nach ihnen ginge, würde sie ihr Leben lang Versammlungen machen. Vor lauter Versammlungen haben sie natürlich keine Zeit für Proteste und Revolutionen. Wir, als Nichteuropäer empfinden Versammlungen als ermüdend und unnötig. Wenn man alles ganz genau nach Vorschrift machen würde, müsste man sich, um einen Bahnhof zu besetzen zuerst ein Ticket kaufen. Unserer Meinung nach muss man den Europäern erzählen, dass man, um eine revolutionäre Dynamik zu schaffen oder etwas Freiheit zu gewinnen, etwas von seinem Leben opfern muss. Die Europäer wollen nicht, dass ihr Wohlbefinden gestört wird. Sie denken, sie wissen alles besser, aber wenn es darum geht, etwas von ihrem Leben zu opfern, ziehen sie es vor, dieses Wissen zu vergessen. Dieser festgefahrene Charakter Europas wird von uns Außenstehenden wahrscheinlich zerstört. Gleichzeitig wird die kapitalistisch-emperialistischen Krise eine Basis für diese Veränderungen schaffen.
In Ländern wie Griechenland und Spanien sieht man bereits Zeichen dafür.

Es lebe unser Kampf für die Humanität und Gemeinsamkeit

05.06.2014
Turgay Ulu
Luxemburg

STEİNFORT
Dün Lüxembourg parlementosu işgali sırasında gerçekleşen polis saldırısı, geniş bir yankı yarattı. Lüxembourg’da birçok medya, polis saldırısını, resimler eşliğinde verdiler. Bugünkü yürüyüş sırasında Lüxembourg sokaklarında ücretsiz olarak dağıtılan bir günlük gazetede, kendi haberimize rastladık. Bu gazete, mültecilerin radikal bir eylem yaptığını, eyleme polisin müdehale ettiğini ve 15 mültecinin gözaltına alındığını, bazı mültecilerin yaralındığını ve 6 polisin de yaralındığını yazıyordu.
Biz polise saldırmadık ama polisler de yaralanmış demek ki, herkesin kendisini savunma refleksi vardır. Bir kediye vurduğun zaman refleks gösterir ve kendisini korumak için saldırana müdehale eder, her insanın kendisini savunma ihtiyacı vardır. Lüxembourg polisinin alışkın olmadığı bir durum ortaya çıktığı için biraz hazırlıksız yakalandılar. Avrupaya dışardan gelmiş ıolanların kas güçleri biraz iyi gelişmiş ve kendilerini etkili bir şekilde savunabiliyorlar.
Lüşembourg’da gerçekleşen polis saldırısını anında medyaya duyurmayı başardık. Parlementodaki saldırın olduğu gün Hamburg’da sayıları 100 kadar olan mülteçci ve destekçiler bizi mle dayanışma eylemi yaptılar ve polis saldırısını kınadılar.
. Tam bu günlerde, Hamburg’daki mülteci eylemenine de polis saldırısı gerçekleşti. Lampedusa’dan gelmiş olan mülteciler parlemento önüne giderek, bizim de aynı şekilde formüle ettiğimiz 23.paragraftan oturum verilme taleplerini ileteceklerdi ancak polis yasadışı bir eylem yapıldığını idda ederek göstericilere sert bir şekilde saldırdı yaralanmalar oldu, 30 kişi gözaltına alındı.
Bu gün de Berlin’deki arkadaşlar, bize yapılan polis saldırısını protesto eylemi yaptılar. Artık Brüksel yürüyüşünde olan saldırı ya da aktüel gelişmeler anında hemen yankısını buluyor.
Dünkü polis saldırısında gözaltına alının, yaralanan yada köpek tarafından ısırtılan arkadaşlarla ilgili olarak gerekli hukiki süreçleri başlatıyoruz. Gözaltında alınan arkadaşları ve yaralanan arkadaşları hasteneye götürdük. Elimizde çok sayıda resim ve videolar var. Saldırıyı gerçekleştiren polislere karşı dava açacağız. Zaten polisler bize dava açacaklar, biz de onlara dava açacağız. Yarın bir kez daha buradaki avukat grubuyla görüşüp hukiki süreçlerle ilgili çalışmalar yapacağız.
Dün gece, önceki gece yattığımız yerde bir kez daha konakladık. Normal olarak, çadırları toplamıştık ve yürüyüşe devam edecektik. Ancak, gözaltına alınan arkadaşlarımızı almadan yola devam edemezdik. Arkadaşlarımız bırakılıncaya kadar karakolun önünde bekledik, akşam geç olduğu için yola devam etmedik.
Yarın yeni bir sınır kırma eylemi yapacağız. Bugün, bir grup arkadaş gidip sınırı kontrol ettiler öte tarafa geçip geldiler. Büyük ihtimalle yarın Brükel polisinin bizim yürüyüşe karşı nasıl bir tutum izleyeceğini görmüş olacağız.
Bugün konkladığımız Steinfort’da duş yeri var. Önceki yerde duş yeri yoku. Orada yaşayan bir aile bizi kendi arabasıyla parça parça götürüp duş yaptırdı. Evin duş için gittiğimiz kadın arkadaş, başörtülüydü. Kendisi de Arapça konuşuyordu. Muhtemelen o a daha önce bir mültci ya da göçmendi.
Dünkü polis saldırıboşsı bir kez daha gösterdi ki, Avrupa’nın “demokrasi” söyleminin alttı boş duruyor. Avrupa ülkelerinde ciddi bir kapitalizm , drevrimci hareket olmadığı için polis sürekli şiddet kullanmıyor. Buralarda rejimi rahatsız eden bir mücadele gelişirse polisin şiddet kullanmaktan hiç çekinmeyeceği, hatta işkence yapacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Avrupada toplumsal muhalefet kontrol altında tutuluyor. Devletin çizdiği sınırların ve kontrol sisteminin dışına çıkıldığında gözü dönmüşçesine saldırıya geçiyorlar.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
6.6.2014
Turgay Ulu
Steinfort

LÜXEMBOURG’ DA PARLEMENTO İŞGALİ EYLEMİMİZE POLİS SALDIRISI 15 GÖZALTI VE YARALILAR VAR
Özgürlük yürüyüşmüze karşı ilk polis saldırısı, Lüxembourg’da yaşandı. Lüxemburg’ta gerçekleştirmeyi düşündüğümüz son eylem, parlemento eylemiydi. Ne tür bir eylem düzenleyeceğimize dair daha öncesinden toplantılar düzenleyip tartışmışttık. Parlementoda; mülteci, göçmenler ve diğer yoksullar temsil edilmiyorlar. Biz de sokak hareketi olarak Lüxembourg parlementosuna yrüyüp halkın neden parlementoda temsil edilmediğini soracaktık. Kendi sözümüzü buradan söyleyecektik.
Bugün Lüxembourg’da konakladığımız yerdeki çadır ve diğer malzemelerimizi toplayıp yola çıktık. Bugün tamamen Lüxembourg’u terketmeyi ve yolumuza devam etmeyi düşünüyorduk. Konakladığımız yerle parlemento arasındaki mesafe çok uzun değildi. Ana caddelerden yürüyerek Parlementonun önüne geldik. Etrrafta pek polis görünmüyordu. Yalnız, bugün parlementodaki seminer ofisinde bir toplantı vardı. Binanın giriş kısmına demir bariyerler yerleştirilmişti. Dünkü hareketlerimizden sonra polis, bizim parlementoya karşı bir eylem yapacağımızı tahmin ediyordu.
Parlemento binasına kadar sakin bir yürüyüş gerçekleşetirdik. Hiç polise rastlamadık. Parlementonun önünde de fazla polis yoktu. Küçük koridor gibi bir yoldan, büyük camlarla kaplı binaya doğru ilerledik. Kapıda yalnızca iki polis vardı. Beyaz gömlekleri ve bellerinde tabanca, jop, biber gazı olan iki polis hemen önümüze geçti. Bizim hemen duracağımızı ve geri döneceğimizi düşündükleri hareketlerinden belli oluyordu. Bekledikleri gibi olmadı. Önümüzü kesen iki polisin arasından geçerek camlı kapıya doğru ilerlemeye başladık. İki polisi geçtikten sonra birden kendiliğinden koşmaya başladık, önümüze çıkan ilk açık kapıdan içeri girdik. İçerde, yürüyen merdivenler aşağıya iniyordu. Hepimiz birden aşağı kata indik ancak nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Parlementerlerin toplantı yaptığı salonun yerini bilmiyorduk. Lüxembourg’dan bize destek veren bir kadın arkadaşa toplantının yerini sorduk. Toplantının yukarıda olduğunu söyledi. Hep birden yukarıya doğru çıktık.
Toplantınının yapıldığı salonun giriş kapıları kapatılmıştı. Camlara boyalarda Frontex karşıtı sloganlar yazıldı. Bir süre bu kapalı kapıların önünde slogan attıktan sonra yeniden içeri girdik. Bu sefer merdivenlerin başında polisler barikat kurmuşlardı, mendivenlerden aşağıya inemedik. Olduğumuz yere oturduk topluca. Bir süre içerde, oturur vaziyette sloganlarımızı attıktan sonra polisler bizi dışarıya doğru iteklemeye başladılar. Birbirimize kenetlendik, polis bizi dışarı atamayınca bu sefer elinde köpekle bir polis geldi. Polis, köpeğe parmağıyla, ısırmasını istediği kişiyi gösteriyordu ve köpek işaret edilen kişiyi ısırmak için saldırıya geçiyordu.
Karşılıklı boğşma bir süre devam etti. Polis bize gaz sıkıyor, yumruk atıyor ve köpeği üzerimize saldırtıyordu. Biz de doğal olarak kendimizi savunuyduk. Boğuşma sırasında bir polis ayaklarımızın dibine düştü, adamın gözleri büyüdü bir anda. Kendisinin linç edileceğini düşündü herhalde. Polisler daha bir kinle üzerimize saldırdılar. Bizler birbirimizin üstüne devrildik. Ayakkabılarımız bir yana, elimizdeki fotoğraf makineleri bir yana devrildi. Polisler hınçlarını alamıyorlardı. Hepimizi merdivenlerden dışarıya sürükleyip attılar. Polislerin sıktıkları gazın etkisinden, gözlerimiz ve boğazımız fena halde yandı. Sağlıkçı arkadaşlar bize su yetiştirdiler ve gözlerimize damla dökmeye başladılar.
Binanın bahçesinde beklemeye devam ettik. Bu boğuşma sonrasında arkadaşlar alana bir mikrofon getirdiler ve biz bu mikrofondan burada neler olup bittiğini anlattık. Bütün polisler, kapitalist devletlerin paralı köleleridir. Biz, yoksulları köleleştiren bu sistemin simgelerine karşı eylemler gerçekleştiridiğimiz için, sistemin köleleri bize karşı azgınca saldırıyorlardı.
Mikrofondan polis saldırısını, basının önünde teşhir ettikten sonra yolumuza devam etmek üzere yola koyulmak için yürümek istiyorduk. Daha bir kaç adım attık ki önümüzde polis barikatını bulduk. Hiçbirşey söylemeden üzerimize çullandılar yeniden. Parmaklarıyla tek tek kişileri işaret ediyorlardı. Önceden gözüne kestirdikleri insanları yere yatırıp kelepçelemeye başladılar. İlk gözaltında 11 kişi götürüldü. Daha sonra da arabayla gelen arkadaşlarımızdan 4 kişi hep birlikte gözaltına alındılar. Böylece toplam gözaltı sayısı 15 olmuştu.
Gözaltına alınan arkadaşlarımızın serbest bırakılması için avukatları bilgilendirdik. Biz de şehrin kalabalık merkezlerine doğru yürümeye başladık. Bir yandan çevreden merakla bakanlara

bildirilerimizi dağıtıyor, bir yandan da marşlar ve sloganlar eşliğinde ilerliyorduk. Önce bir
kalabalık meydanda yere oturup toplantı yaptık. Arkadaşlarımızın tutulduğu karakola yürümeye karar verdik. Karakolun önündeki sokağı kapattık.
Karakolun önündeki bekleyişimiz sürerken, Lüxembourg’daki destekçiler tarafından bize getirilen su, ekmek gibi malzemeleri polisler, aramadan geçiriyorlardı.
Mutfak ekibinin getirdiği yemekleri yedikten sonra, boşalan tabakları birbirine vurarak eylemi devam ettirdik. İçimizden bazıları da polis saldırısını canlandıran tiyatro oyunları sergiliyorlardı. Bir ara, göbekli ve boynunda fuları olan iri bir adam geldi yanımıza. Kendisi bir NGO kuruluşunda avukatmış. Bize yardımcı olmak istiyormuş. Sokağı gereksiz yere işgal ediyormuşuz. Bu adama karşı tepki gösterdik. Bizim avukatlarımız var, sağol dedik. Avukatımızın kim olduğunu soruyor ve bir yandan da bizi anlayamadığını söylüyordu. NGO da çalışan bir avukat bizi anlayamıyor. Çünkü o çalıştığı kurumun ve devletin penceresinden bakıyor meseleye. Kimse adama yüz vermeyince bir süre polislerin yanında telefonuyla konuşup yanımızdan ayrılmayı tercih etti.
Polis saldırısının neredeyse tamamını kameralara aldık ve fotoğrafladık. Tüm dünyaya Lüxembourg polisinin gerçek yüzünün ne olduğunu anlatan haber ve bilgiler aktarmak için bir cafeye gittik. Biz yazı ve resimleri düzenlerken, içerdeki arkadaşlarımızın tamamının serbest bırakıldığını öğrendik.
RTL TELEVİZYON BİNASI İŞGALİ VE SINIRDIŞI HAPİSHANEİNE ZİYARET
Dün akşama kadar genel toplantı sürdü. Toplantının aşırı uzaması nedeniyle hiçbir karar alamadık ve günün büyük bir bölümü kayboldu. Toplantıdan sonra biz insiyatf koyarak eylem yapma kararı aldık. Zira eylem tüm donmuş durumların çözücüsüdür. Toplantıda Belçika sınırından hangi gün geçeceğimiz tartışıldı çünkü bizim geçmeyi planladığımız 6 Haziran’da Belçika, sınır kontrolü yapacakmış. Aynı gün mü yoksa sonraki gün mü geçelim diye tartışma sürdü.
İki gün boyunca Lüxembourg’da eylem yapalım diye düşünüyorduk ancak bir gün tartışma ile geçtiği için geriye öteki gün kalıyordu. Tartışmayla süren günün akşamı eylem yapmak için bir kısmımız sokağa çıktık. Konakladığımız yerin çok yakınında RTL in binası olduğunu öğrendik ve oraya doğru yöneldik. Binanın kapısında bekledik, kapı kapalıydı. Bir süre sonra içerden bir kadın dışarı çıkarken kapılar otomatik olarak açıldı ve biz hemen açık kapıdan içeriye daldık. Lüxembourg’un genel radyo ve televizyon merkeziydi burası. Binanın içinde sloganlar atıyor, konuşmalar yapıyor ve marşlar söylüyorduk.
İçerden gelen bir yetkili bizim taleplerimizi dinledi. Bir sonraki eyleme muhabirler göndereceğine söz verdi. Ona medyada yayınlaması için bildirilerimizi verdik.
Televizyon işgalinden sonraki hedefimiz olan sınırdışı hapishanesine doğru yola çıktık. Şehir içi otobüslerinden birine bindik. Bilet almamıştık, otobüsün içerisinde de sloganlar atmaya devam ediyorduk.
Şehrin dışına kurulmuş olan bu sınırdışı hapishanesinin hemen yanında bir havaalanı vardı. Havaalanından yurtdışı edecekleri mültecileri bu hapiste tutuyorlardı. Hapishanenin etrafı dikenli telörgülerle kaplıydı. Hapishane yolundayken şiddetli bir yağmura tutulduk. Islandık ama içerdekilerle sözlü kontak kurmayı başardık. İçerdeki tutuklulara hukiki yardım alabilecekleri bir telefon numarasını büyük bir beze yazarak gösterdik ve bir yandan da sesli olarak bu telefon numarasını içerdekilere duyurduk.
Hapishanenin içinde iki polis vardı. Polislerden biri fil gibi iri yapılıydı. Rambo gibi yürüyorlardı. Uzun, demir parmaklıklı kapılara vurarak eylemi devam ettirdik.
Avrupalıların toplantı yapma geleneği bizi sıkıntıya sokuyor. Uzun toplantılardan ortaya bir karar çıkarmak zor. İnsanlar, eylem yaparak değil toplantı yaparak yoruluyorlar. Avrupalılar, toplantıyı bir eylem sanıyorlar. Onlara kalsa ömür toplantı yaparak geçecek. Toaplantı yapmaktan, eyleme ve devrime vakit bulamıyorlar doğal olarak.
Biz, dışardan Avrupa’ya gelenlere, durmadan toplantı yapmak yorucu ve gereksiz görünüyor. Her şeyi en ayrıntısına kadar hesapladığında, doğal olarak tren istasyonu işgal etmeye giderken önce bilet alırsın.
Bir devrimci dinamik yaratmak, ya da bir takım özgürlükler kazanmak için kendi yaşamından fedakarlıkta bulunmak gerektiğini Avrupalılara birilerinin anlatması gerekir. Avrupalılar bir çok nedenin bir
araya gelmesinden kaynaklı olarak, keyiflerinin bozulmasını istemiyorlar. Avrupalılar, herşeyi çok iyi bildiklerini düşünüyorlar ama iş kendi hayatından fedakarlık etmeye gelince bildikleri herşeyi unutmayı tercih ediyorlar.
Avrupa’nın donmuş bu karakterini, biz kenardan gelenler bozacak herhalde. Aynı zamanda kapitalist emperyalist sistemin kriz durumu, değişim için bir zemin oluşturacak. Yunanistan, İspanya gibi yerlerde bunun işaretleri görünüyor.
Yaşasın İnsanlaşma Ortaklaşma Mücadelemiz
05.06.2014
Turgay Ulu
Lüxembourg

LÜXEMBOURG’DA KORSAN GÖSTERİ
Lüxembourg’a girmeden önce bir köyün yakınlarında, ormanlık yerde konaklamıştık. Oranın belediye başkanı köyün içinde konaklama iznini geri almıştı çünkü biz Schengen’de “kötü” şeyler yapmıştık. Lükxemburg’tan gelen destekleyicilerle bu durum üzerine konuştuk. Bazı destekleyiciler, uslu çocuklar olmadığımız için bizi eleştirdiler.
Toplantıda, bizim bakış açmıza göre; biz iyi yapmıştık. Brüksel yürüyüşü bir turistik gezi değildir, Avrupa’aki ırkçı ve kolonyalist yasaların değiştirilmesi ve mültecilere, göçmenlere, yoksullara karşı uygulanan sınırları, izolasyonu kırmak için böyle bir eylem gerçekleştiriyoruz. Tabiiki bu sistemin simgeleri olan Frontex müzesini işgal edeceğiz, Frontex heykelini boyalayacağız. Üstelik bunlar pek radikal eylem sayılmaz. Bazı destekçiler, “kapitalist devletleri rahatsız eden eylemler” yapmak isteyimizi anlamsız ve gereksiz buldular. Onların pozisyonları bizimkinden farklı olduğu için bizi anlamakta zorluk yaşıyorlar.
Bizi şiddet kullanmakla eletşirenlere soruyoruz. Nedir şiddet? Kimyasal silahları biz mi üretiyoruz. Dünyanın değişik yerlerinde süren haksız savaşları ve etnik çatışmaları biz mi yapıyoruz? İzolasyon şiddetini, işkence şiddetini biz mi yapıyoruz? Avrupalıların bir kısmı emperyalist savaşlara ciddi bir şekilde karşı çıkmıyorlar, hatta bir kısmı bu emperyalist savaşları demokrasi götürme olayı olarak görüyorlar. Ama bizim bu suç örgütlerine karşı gerçekleştirdiğimiz eylemleri şiddet olarak yorumluyorlar.
Lüksembourg’da bize destek verenlerin sayısı 5 kişiyi geçmedi. Sol parti adına sadece tek bir milltvekili gelmişti. Gelenler arasından sohbet ettiğimiz yaşlı bir kadın kendisini komünist olarak tanımlıyordu, o da Lüxembourgluların bu eyleme az sayıda katılım göstermesini eleştiriyordu.
Lüxembourg’da Perşembe gününe kadar kalacağız. Lüxemburg’a doğru yürüyüşü başlatırken, biz bir delegasyon grubu olarak arabayla önceden gidip, Parlemento ve sınırdışı hapishanesinde ne tür eylemler yapabileceğimizi planladık. Eylem noktalarında incelemelerde bulunduk. Parlementonun yakınındaki bir konferans salonuna girdik. Bu konferans salonunda Perşembe günü Avrupa parlementerlerinin toplantısı olacak. Kapıdaki görevli, bu salonun özel bir alan olduğunu ve derhal dışarı çıkmamız gerektiğini söyledi. Sadece gezindiğimizi söyledik ve adamı fazla ürkütmeden dışarı çıktık. Eylem yerlerini ve eylem yöntemlerini belirledikten sonra yürüyüş koluna geri döndük.
Lüxembourg’da bir sendika bizi salonuna davet etmişti. Şehrin içinde bir süre gösteri yaptık, ardından da bu salonda basın konferansı gerçekleştirdik. Bizim sahneye çıkmamızdan önce Lüxembourg’dan gelenler uzun konuşmalar yapmaya yeltendiler, kendilerinin mültecilerin sorunlarıyla ilgili kampanyalar yaptıklarını anlatıyorlardı. Lafı çok uzatınca, sahneye fiilen çıktık ve kürsüden biz mülteciler konuşmaya başladık. Mültecilerin kendi sorunlarıyla ilgili kendi sözlerini söylemesi gerektiği üzerinde durduk. Sivil toplum kuruluşlarının mülteciler adına kampanyalar yapmasına gerek olmadığını, bu durumun yıllardır mültecilerin kendi haklarında söz sahibi olmasını engellediğini ve mülteci sorunlarının çeşitli devlet güdümlü sivil toplum kuruluşları tarafından pragmatik bir şekilde kullanıldığını vurguladık kürsüden. Bize karşı oluşturulan sınır ve yasakları fiilen delme yöntemini doğrudan uyguladığımızı ve buna devam edeceğimizi ilan ettik. Konuşmalarımız yürüyüşçüler tarafından beğenildi.
Şehir merkezinde ve sendika salonundaki ezber bozan eylemlerimizi tamamladıktan sonra, yatacağımız ormanlık araziye doğru yürüyüşe geçtik. Bu mesafe yaklaşık olarak 5 km idi. Bu yürüyüşü izin almadan gerçekleştiriyorduk. Uzun bir süre tafiğin aktığı ana caddelerden yürüyüşümüzü devam ettirdik. Bir süre hiçbir polis görünmedi ortalıkta. Ancak bir süre sonra olay yerine polis otosu geldi. Yolu yasadışı bir şekilde işgal ettiğimizi ve kenardan yürümemiz gerektiğini söylediler. Bu sözleri duymazdan geldik. Marş ve sloganlarımızla ana caddeden yürümeye devam ettik. Yeni polis ekipleri de geldiler ancak biz ana cadde üzerindeki korsan yürüyüşümüzü, yatacağımız yere kadar sürdürdük. .
Sol partiden bir milletvekili bizim içişleri komisyonu toplantısında konuşmamız için bir randevu ayarlayabileceğini söyledi ancak yazılı başvuru yapmamız gerekiyormş. Bu yazılı başvuru teklifine pek sıcak bakmadık. Biz topluca konferans salonuna girmeyi deneyeceğiz. Eğer bunu başaramazsak bir heyet olarak içeri girmeyi deneyeceğiz, eğer bu da olmazsa içerden bir yetkilinin dışarı gelmesini isteyeceğiz. Birçok alternatif eylem yöntemini denemeyi düşünüyoruz. Artık hangisi olursa.
Artık her öğlen yemeği molası verdiğimizde sadece mültecilerin katıldığı toplantılara devam ediyoruz. Şiddet ve alkol sorunu ile ilgili olarak bazı kararlar aldık. Yürüyüşümüzün bir turistik gezi ya da karnaval havasına dönüşmesini engellemek için mülteciler olarak dikkatli olmamız gerektiği üzerinde durduk. Kendi içimizde şiddet kullanan ya da alkolü eylemin politik içeriğini sekteye uğratacak biçimde kullananlara ikinci bir şans vermeyeceğimiz kararını aldık. Bu tür vakalar olduğunda, olayı araştırmailek için dört kişiden oluşan bir soruşturma komitesi kurup, bu tip durulara yol açan insanların ortamdan atılıp atılmayacağı ile ilgili kararları ise herkesin katıldığı toplantıda alacağız. Bu kararlar da genellikle mülteci direnişçilerin kararları olacak.
Eylem devam ederken, medya alanını daha etkin bir şekilde kullanmaya başladık. Artık Twitter ve diğer araçları da etkin bir şekilde kullanıyoruz. Eylem noktalarından anında haber, yazı, resim ve video gibi materyalleri gerekli sitelerimize gönderiyoruz. Böylece dünyanın her yerine deneyimlerimizi anında aktarıyoruz.
Türkiye’deki Göçmen Dayanışma Ağı ile kontaklarımızı daha yakından geliştirdik. Ankara’daki mülteci direnişçilerle ilgili yaptığımız dayanışma mesajlarını onlara bu ağ sayesinde ulaştırdık. Kontaklarımız devam edecek ve birbirimize deneyimlerimizi aktarmaya devam edeceğiz.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
04.06.2014
Turgay Ulu
Lüxembourg

WEİLER LA TOUR
Bugün normalde bir spor salonunda konaklayacaktık. Ancak, dün Schengen’de Frontex anıtını dikenli tellerle çevirdiğimiz ve Frontex anıtına boyalarla yazılar yazdığımız için konaklayacağımız yerin belediye başkanı, burada konaklamamız için bize önceden verdiği izni iptal etmiş. Frontex anıtını boyaladığımız için bizi cezalandırmış oldu. Bu karar iyiye işarettir. Eğer devletler bize karşı yaptırım uyguluyorlarsa demek ki onları rahatsız etmeyi başarmışız. Eğer bize karşı kayıtsız kalıp hiçbir yaptırım uygulamıyorlarsa demek ki eylemlerimiz etkisiz kalıyor. 
Bir ormanlık alanda konakladık. Elektrik ve su iytiacmızı Lüxembourg’dan gelen destekleyiciler sağladılar. Henüz internet erişimini sağlayamadık ama internet erişimi için de bir tim oluşturduk, onlar internet sağlmaya uğraşıyorlar. 
Bugün çok uzun yürümedik. Ama hava çok sıcaktı ve öğlen paydosu için seçilen yer ağaçsız, çıplak bir alandı. Tepeden vuran güneş bizi rahatsız etti. Ağaçsız çıplak bir alanda mola verildiğinde hem güneş hem de yağmur olasılığına karşı hazırlıksız yakalanmış oluyoruz, hem de insanlar tuvalet ihtiyaçlarını rahatça karşılayamıyorlar. Mola yerini seçen arkadaşlar, yürüyüş konusunda deneyimsiz olduğu için düz bir çıplak alanın iyi olacağını düşünmüşler. Deneye yanıla insanlar öğrenmiş oluyorlar.
Schengen eylemlerinde hem yeni mülteciler gelmişlerdi ve hem de yeni destekleyiciler gelmişlerdi. Bu yeni gelenlerin bir kısmı dün akşam ve bu sabah geri döndüler. Ama hala hergünkü sayımız 50 ile 100 arasında değişiyor. 
Schengen’de yaptığımız değişik eylemlerin haberleri Lüxembourg basınında çkmış. Lüxembourg’dan gelen arkadaşlar yanlarında bu gazetelerden getirdiler ve haberi bize çevrirerek okudular. Küçük bir haber yapmışlar ama idare eder. Kağıtsız mültecilerin sınırları kırdığını yazmışlar ve eylemlerimizden bir kaç fotoğraf koymuşlar. 
Bugün öğlem yemeğinde, İngiltere’de yürüyüş yapan mülteci direnişçilerden telefon geldi ve onlarla canlı konuşmalar yaptık. İki direniş arasında uzaktan da olsa bağ sağlanmış oldu. 
Dün konakladığmız yerde voleybol sahası vardı. Birer takım kurup voleybol oynadık. Ama kuralları tam uygulamadık. Yenme ve yenilme durum olmadı. Sadece voleybol oynamış olduk. Hem oyunda mutlaka bir kazanan ve kaybeden tarafın olması gerekmez. Bazen spor yapmak için oyunlar oynanabilir. Kapitalist sistem içindeki tüm oyunlar spor için değil, kazanmak ve ya kaybetmek üzerine kuruludur. Bu kazanma sadece soyut bir kazanma değil, aynı zamanda para kazanma amaçlıdır. 
Daha önce konuk olduğumuz bir yerde Roma insanlarının kaldığı bir mülteci kampını ziyaret etmiştik. Bugün aldığımız bir habere göre bu kampı polisler basmış ve insanların kimliklerini toplamışlar. Çok sayıda polis ekibi olay yerine sevkedilmiş ancak bu polis operasyonunun neden yapıldığını henüz öğrenemedik. 
Bugün yeni bir mutfak grubu geldi. Daha önce Amsterdam’dan gelen mutfak ekibi biraz mola verdi. Vedalaştığımız mutfak kolektifi yürüyüşün ilerleyen günlerinde yeniden geleceklerini söyleyip ayrıldılar.
Hergün birlike yürüdüğümüz insanlarla doğal olarak sohbetler ediyoruz. Dil sorunu tam olarak kendimizi ifade etmeyi engellemiş olsa da gene çat pat anlaşıyoruz. Bugün, Bosnalı bir arkadaşla sohbet ettik. Balkanlar’da Tito rejiminden sonra yaşanan etnik çatışmaların nedeni üzerine sohbet ederken, konu doğal olarak sosyalizm meselesine geldi. Avrupadaki aktivistler genellikle ezbere bir bakışa sahipler. Yaşanmış sosyalizm denemelerinde hiçbir pozitif yan görmüyorlar. “Diktatör” diyerek kestirip atıyorlar. Neden soyalizm denemelerinin dünyada atmosferi belirlediği zamanlarda bu kadar etnik çatışmaların ve savaşların olmadığı gerçeğini göremiyorlar örneğin. Tabi ki sosyalizm denemelerinde çok sayıda hatalı ve yanlış şeyler vardı. Ama bu, bir tarihi dönemi tamamen negatif olarak değerlendirmeyi gerektirmez.
Bizimle tanışan insanlar doğal olarak Avrupa’daki devrimci hareketi nasıl değerlendirdiğimizi soruyorlar. Onlara analizimizi açıkça söylüyoruz. Avrupadaki insanlar ciddi anlamda bir devrim istemiyor. Çünkü sistemin karekteri gereği, burdakiler işini, tatilini, ailesini, diskosunu, yaşamını kaybetmek istemiyorlar. Hala kaybedecek çok şeyi olduğunu düşünenler ciddi bir devrim mücadelesine girişemiyor. Her zaman önce kendisini düşünüyor. Kendisi için ayırdığı zaman ve 
enerjiden zaman kalırsa, bu zamanı da hobi devrimciliği yaparak geçiriyorlar. 
Avrupa’daki politik atmosfer her zaman böyle olmayacakır elbette. Yunanistan da bir Avrupa ülkesi ama oradaki mücadele krizden dolayı, artık insanların kaybedecek şeyleri kalmadığından dolayı yükseliş yaşıyor. Ancak dünyanın her yerinde olduğu gibi Avrupada çok ciddi bir öznel etken boşluğu var. Kendisine komünist parti diyenler bürokratlaşmış, sendikalar işçi sınıfının haklarını savunmaktan çok uzaklar, diğer muhalefet hareketinin de bir perspektifi bulunmuyor. 
Yürüyüşün hazırlık aşamasından beri oluşturmuş olduğumuz çalışma komiteleri vardı. Medya grubu, eylem grubu, mutfak grubu, altyapı grubu gibi çalışma gruplarını, yürüyüşe katılan yeni insanlara tanıtıyoruz ki bu çalışma gruplarında yer alıp iş yapmak iseyenler katılsınlar. 
Bugünkü yürüyüşümüzde hiç polis görmedik. Bugüne kadar yürüyüş kolunun önünde ve arkasında sürekli bir polis ekibi yer alıyordu ancak bugün tam gün boyunca hiçbir polis yoktu. 
Haberimiz olan tüm mülteci direnişlerine dektek mesajları gönderiyoruz. Dün de Hannover’deki mülteci direnişi kampına pankartı bir mesaj gönderdik. 
Yaşasın İnsanlaşma Ve Oraklaşma Mücadelemiz
02.06.2014
Turgay Ulu
Welier La Tour

SCHENGEN
Bugün birçok nokada, birçok eylemi birden gerçekleştirdik. Bugün gerçekleştirdiğimiz eylemlerle ilgili olarak daha öncesinden her türlü teknik hazırlıkları yapmıştık. 
Dün akşam ve bu sabah, Berlin’den, Leipzig’den, Hollanda’dan ve Almanya’nın diğer şehirlerinden birçok mülteci ve destekçi Schengen’de yapacağımız eylemlere katılmık için geldiler. 
Bu sabah saat 07’de uyandık. Yola erken çıkmamız gerekiyordu. Akşamdan tüm büyük pankartları hazırlamıştık. Sabah yola çıkmadan önce genel bir toplantı yaptık. Bugünkü eylem planlarımızı ve bu eylemleri yapacak ekipleri aramızdan gönüllü olarak seçip belirledik. 
Schengen sınırında gene bir köprü vardı. Ama bu sefer sadece köprünün üzerinden geçmekle yetinmeyecektik. Yanımızda büyük bir bot getirmiştik. Biz on kişi kadar mülteci ve göçmen botla karşıya geçecektik, diğer arkadaşlar da köprünün üzerinden sınırı kırarak karşıya geçeceklerdi.
Köprünün bu tarafında önce bir basın açıklaması yaptık. Bu üçüncü sınır kırma eylemimizdi. Avrupa’da mülteci ve göçmenlere ya da yaksullara karşı uygulanan olaşım yasağını ve sınırları tanımadığımızı, birazdan yeni bir sınır kırma eylemini daha yapacağımızı basına açıkladık. Ama izinsiz eylemlerimizle ilgili basına herhangi bir bilgi vermedik. 
Biz on kişilik bir grup olarak botumuzun beklediği sahile indik. Bota binecek olanlar olarak bizim can yeleklerimiz vardı. Bir aksilik olup da insanlar yere düşerse boğulma durumu olsun isemedik. Aramızda daha önce botla yolculuk yapanlarımız vardı zaten, bu konuda tecrübemiz varduğru ilerlerken, köprünün üzerinden yürüyen arkadaşlarımızın slogan seklerini duyuyorduk. Birbirimize paralel olarak ilerledik. 
Schengen tarafına doğru yaklaştığımızda yanımızda taşıdığmız kırmızı boyalardan yüzümüze ve vücudumuza sürdük. Bu eylemle, emperyalis savaşlardan dolayı Avrupa’ya kaçmaya çalışırken denizde boğularak ölen mültecilerin hayatlarını gözler önüne sermeyi amaçladık. Frontex gibi cinayet örgütlerini teşhir etmek istedik. 
Schengen sahiline yaklaşırken bir kaç arkadaşımız denize atladı. Bu şekilde denizde boğulanları canlındırmış olduk. Schengen tarafında hem Frontex anıtı vardı ve hem de yolun karşısında bir Frontex müzesi vardı. Frontekx anıtına dikenli telörgüler sardık, yanımızda getirdiğimiz kelepçelerle kendimizi bu telörgülere bağladık. 
Tüm bu eylemler devam ederken bir grup arkadaşımız da Frontex müzesinin tepesine çıktılar ve binanın üstünden aşağıya doğru büyükçe iki pankar asılar. Müze işgali ve botla sınır geçme eylemiyle ilgili polise kayıt yaptırmadık. Bu eylemeler için herhangi bir izin başvurusunda bulunmadık. Polisin müdehale edip bizi gözaltına alabileceğini düşündük. Ancak bu eylemlerin hiç birisine bir polis müdehalesi olmadı. duktan ve aktivistlerden de eylemimize katkılar oldu. Brçok müzik grubu bizimle dayanışma konserleri verdiler. Biz de sahnede fazla Almanca ve İngilizce şarkılar söylenince sahneye müdehale ettik ve kendimiz müzik grubumuzla birlikte kendi dillerimizden şarkılar söyledik. İnsanlar bizim şarkılarımızı coşkuyla karşıladılar. 
Eylemlerin sonunda, Frontex müzesinin içinide gezdik. Avrupa sisteminin ve Frontex’in insanların güvenliğini sağlamak için var olduğunu pr opaganda eden dergiler vardı müzede. Sahil güvenlikte görev yapmış askerlerin şapkalarını sergilemişlerdi. Bazı göç hikayelerini konu edinen yazılar sergilemişlerdi.
Schengen’e gelmeden önce burasını büyük bir şehir olarak düşünmüştük. Ancak Schengen bir köymüş. Sadece bir ana caddesi vardı.Schengen’i meşhur yapan, Avrupa’niın sınır ve yasakları 
içeren anlaşmalarının burada imzalanmış olmasıydı.
Berlin’den gelen arkadaşlarımızdan sıcak haberleri de almış olduk. Salı günü işgal okulumuzun boşaltılma tehdidine karşı Berlin’deki arkadaşlar bir eylem gerçekleştirecekler. Daha önce açlık grevi yaptığımız yerdeki bekleme eylemi de devam ediyor. 
Gezi isyanının yıldönümü dolayısıla gene Türkiyenin birçk şehrinde halk sokağa çıktı. Gene polisin vahşi saldırııyla karşılaştılar. İnsanlar gözaltına alındı ve yaralandılar. 
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
01.06.2014
Turgay Ulu
Schengen

Perl
Wo wir gestern übernachtet haben, haben wir verschiedene Banner vorbereitet, um uns mit den Flüchtlingen, die sich überall auf der Welt im Widerstand befinden, zu solidarisieren. Dazu gehören die afghanischen Flüchtlinge, die sich in der Türkei im Widerstand befinden. Sie haben davor in Istanbul eine Protestaktion durchgeführt. Der türkische Staat hat die von ihnen gestellten Asylanträge nicht bearbeitet. Die Flüchtlinge haben seit einiger Zeit vor dem Gebäude des Hochkommissars der Vereinten Nationen Protestaktionen durchgeführt. Einige der Flüchtlinge haben einen Hungerstreik begonnen und sich den Mund zugenäht. Sie bekommen Unterstützung durch die Anwohner.

Wir haben ein Banner für den totgeprügelten Flüchtling Muslim H. in München gemacht. Das war nicht das erste Mal, dass so etwas in Deutschland passiert ist. Ory Jalo wurde festgenommen und ist auf der Polizeistation verbrannt.

Heute sind wir 25 km gelaufen. Das war bis jetzt die längste Tagesstrecke unseres Freiheitsmarsches. Normalerweise laufen wir 15 km am Tag, aber heute sind wir 25 km gelaufen. Wir sind ein bisschen müde geworden, aber das ist nicht so wichtig. Wir werden wieder in einer Sporteinrichtung übernachten. Hier gibt es Duschmöglichkeiten. Für die Protestaktion an der Schengengrenze bereiten wir hier große Banner vor. Wir bereiten uns auch auf die morgige Pressekonferenz um 11 Uhr an der Grenze vor.

Heute sind wir an der Grenze von Deutschland und Frankreich gelaufen. Dort gab es einen engen Weg, auf dem wir gelaufen sind. An der Grenze gab es auch große Steine. Die linke Seite des Weges war die französische Grenze, auf der rechten Seite die deutsche. Auf dem Weg haben wir ein großes Denkmal gesehen. Wir sind auf den Hügel des Denkmal gegangen und haben die Banner aufgehängt. Auf den Stein haben wir „Isyan, devrim, azadi“ (Widerstand, Revolution, Freiheit) geschrieben. Daneben haben wir die Zeichen von Kommunismus und Anarchismus gezeichnet.

Heute sind wir meistens in Wäldern und auf grünen Weizenfeldern gelaufen. Die Birnen waren noch sehr klein und noch nicht reif. Nur die Kirschen waren schon reif, aber wir haben nur wenig Kirschbäume gesehen. Am Weg wuchs Sauerampfer, aber die konnte man nicht mehr essen. Die Europäer wundern sich, wenn wir an den Gräsern knabbern. Wir haben immer wieder Kühe gesehen. Ab und zu haben wir Strauße gesehen. Es gab viele eingewickelte Strohballen.

Es lebe unser Kampf für die Humanität und Gemeinsamkeit

31.05.2014
Turgay Ulu
Perl

Merzig
Obwohl wir gestern Nacht im Wald übernachtet haben, gab es eine sehr gute Internetverbindung, daher hatten wir die Möglichkeit, unsere Bilder oder Artikel weiterzuleiten. Eine Gruppe Freiwilliger in Saarbrücken hat uns beim Aufbau der Verbindung geholfen. Zurzeit ist die Internetverbindung ziemlich gut, deswegen haben wir die Möglichkeit, uns über die politischen Ereignisse auf der Welt zu informieren.

Die afghanischen Flüchtlinge, die in Ankara sind, machen weiterhin ihren Widerstand. Einige von ihnen haben mit dem Hungerstreik bis zum Tod angefangen, indem sie ihren Mund zugenäht haben. Der türkische Staat hat ihnen gesagt „ auch wenn alle von euch sterben, werdet ihr keinen Erfolg haben.“ Heute Abend werden wir aus Solidarität zu den Hungerstreikenden in Ankara ein Plakat mit Bilder und Slogans erstellen. Jetzt überlegen wir, welche Slogans in welcher Sprache wir schreiben. Hier gibt es Freunde, die Paschtu und Persisch sprechen können, also werden wir vielleicht Slogans auf Paschtu oder Persisch schreiben

Als wir in Richtung Merzig marschiert sind, hat die Polizei Probleme gemacht. Sie wollten nicht, dass wir auf der Hauptstraße laufen. Wir haben ihnen aber gesagt, dass wir auch nicht auf der von ihnen vorgeschlagenen kleinen Straße laufen wollen. Es gab heftige Diskussionen zwischen den Demonstranten und der Polizei. Wir haben ihnen gesagt, dass wir während unseres Marsches bis hierhin immer auf den Hauptstraßen gelaufen sind. Sie haben erst versucht, uns zu erschrecken, indem sie lauter geworden sind. Wir haben ihnen gesagt, dass wir das Recht haben, auf dieser Straße zu laufen. Nach der Diskussion hat die Polizei die Hauptstraße geöffnet und wir konnten mit den Slogans weitermarschieren.

Heute sind wir noch mehr geworden. Sowohl neue Flüchtlinge, als auch viele UnterstützerInnen aus verschiedenen Städten haben sich dem Marsch angeschlossen. Ein Aktivist aus dem Sudan hat sein eigenes Theaterstück in Saarbrücken in einem großen Theater dargestellt. Bei dem Stück wurde dargestellt, was er nach dem Aufstand im Sudan in Deutschland während seines Asyls erlebt hat. Das Interesse für das Stück war sehr groß. Manche, die das Stück gesehen haben, haben sich unserem Marsch angeschlossen.

Unser Marsch nähert sich Schengen. In Schengen wurden gegen Flüchtlinge Grenzverträge unterzeichnet. Schengen hat so einen symbolischen Charakter. Ein Frontexmuseum befindet sich auch hier. Wir werden hier verschiedene Protestmethoden ausprobieren, weil Frontex eine Mörderorganisation ist. Frontex und die Grenzverträge sind direkt für das Sterben von Flüchtlingen an der Grenze verantwortlich.

Nach jeder Mittagspause machen wir ein Plenum, an dem nur Flüchtlinge beteiligt sind. Die Entscheidungen, die wir bei dem Plenum getroffen haben, haben wir heute Morgen praktiziert. Heute Morgen beim Frühstück gab es nicht nur veganes Essen;

Es gab Käse und andere Dinge dazu. Nach unserer Kritik machen sich auch die UnterstützerInnen Gedanken, was sie besser machen können.

Als wir zu unserem Schlafplatz in Merzig gelaufen sind, haben wir eine Gruppe älterer Leute gesehen, die traurig gewartet haben. Sie haben zu einem Freund von uns gesagt, der dort Flugblätter verteilen wollte, dass sie wegen einer Beerdigung dort sind. Danach haben wir mit der Musik und den Slogans aufgehört. Die älteren Leute fanden diese Reaktion von uns gut.

Gerade eben bin ich fast ohnmächtig geworden, mir wurde schwarz vor Augen. Ich habe geschwitzt. Die Köchin, die mich auf dem Boden liegen sah, hat „Turgay, Turgay” gerufen und ist zu mir gelaufen. Sie und ein Freund haben mich woanders hin gebracht. Nach einer Weile kam ein Arzt und sagte, dass ich viel essen und Wasser trinken muss. Beim letzten Marsch war das auch so, damals bin ich noch länger ohnmächtig gewesen.

Mit dem Arzt haben wir uns über das Leben, den Tod und die Revolution unterhalten. Nach längeren Gefängnisaufenthalten, Folter und Hungerstreik wurde der Körper geschwächt.

In einem Gefängnis in München wurde ein Flüchtling von einem Gefängniswärter totgeprügelt. Der Flüchtling, der die Abschiebungsentscheidung bekommen hatte, hat versucht, mit einer Rasierklinge ein Flugzeug zu entführen und wurde festgenommen und im Gefängnis verprügelt. Der Flüchtling aus dem Kosovo wurde dann in ein Krankenhaus transportiert, wo er gestorben ist.

2000 Flüchtlinge aus Afrika haben versucht, die spanische Grenze zu überwinden. 1000 haben es geschafft. Durch das Isolationssystem in Europa sterben immer mehr Flüchtlinge und die Zahl der Selbstmordversuche steigt an.

Ein Abgeordneter der linken Partei hat uns eine E-Mail geschickt und uns gesagt, dass er für uns beim europäischen Parlament ein Gespräch organisieren kann. Wir werden weiter gegen das Parlament und andere offizielle Ämter Protestaktionen machen

Heute Abend ist es ein bisschen kalt. Ein paar Freunde grillen auf der hinteren Seite, die veganen Freunde aßen ihr Essen. Wir werden auch gleich vom Grill essen. So haben wir ein demokratische Entscheidung über die traditionelle Essenskultur getroffen. In den nächsten Tagen kommen neue Flüchtlinge aus Leipzig und Berlin, um sich dem Marsch anzuschließen. Wir bereiten neues Material für die Protestaktion in Sengen und Luxemburg vor. Wir bereiten große Banner vor, um sie an Gebäuden wehen zu lassen. Wir schreiben die Slogans für die Abschaffung der Gesetze Dublin und Frontex.

Heute ist in Deutschland Vatertag, genauer gesagt Herrentag. Die Männer trinken heute auf der Straße.

Es lebe unser Kampf für die Menschlichkeit und Gemeinsamkeit

30.05.2014
Turgay Ulu
Merzig

MERZİG
Dün geceyi ormanın içinde geçirmemize rağmen internet bağlantısı çok iyiydi. Bu nedenle çektiğimiz dayanışma resimlerini ya da yazılarımızı anında iletme şansımız oldu. Saarbrüke’den bir grup gönüllü internet işini bize ayarladı. Şu anda da internet bağlantısı oldukça iyi. İnternet bağlantısı olunca dünyadaki politik gelişmelerden de haberdar olmuş oluyoruz.
Ankara’daki Afganistanlı mülteciler direnişlerini sürdürüyorlar. Bunlardan bir kısmı ağızlarını dikerek ölüm orucuna başlamış. Türkiye devleti onlara; “hepiniz ölseniz de sonuç alamazsınız” demiş. Bu akşam, Ankara’da açlık grevi yapan mültecilerle dayanışmak için bir pankart yazıp onlara resimli mesaj göndereceğiz. Şimdi hangi sloganları ve hangi dilde yazalım diye düşünüyoruz. Burada da Farsça ya da Peştunca konuşan arkadaşlar var, belki sloganları Farsça ya da Peştunca yazacağız.
Merzig’e doğru yürürken polisler sorun çıkardılar. Bizim ana caddeden yürümemizi istemiyorlardı. Biz de onların göstermiş olduğu ara yoldan yürümeyeceğimizi söyledik. Aramızda sert tartışmalar oldu. Buraya kadar ana caddelerden yürüyerek geldiğimizi anlattık polislere. Polisler önce ses tonlarını yükselterek bizi korkutmayı denediler. Ancak biz ana caddeden yürüme hakkımız olduğunu söyledik. Bir süre polislerle söz dalaşı yaptıktan sonra önümüzü açtılar ve ana caddeden yürüyüşümüzü sloganlar eşliğinde sürdürdük. Bugün yürüyüş kolundaki sayımız biraz daha artmıştı. Hem yeni mülteciler geldi hem de değişik şehirlerden destekleyiciler geldiler.
Saarbrüke’de büyük bir tiyatro salonunda yürüyüşçilerden biri olan Sudanlı bir arkadaşımızın kendisinin oynadığı bir tek kişilik tiyatro oyununu sergiledik, Sudan’daki ayaklanmadan sonra Almanya’ya iltica eden bir kişinin başından geçen olayları anlatıyordu tiyotro oyunu. Tiyatro oyunu beğeniyle karşılandı. Tiyatroyu izleyenlerden de yürüyüşümüze katılanlar oldu.
Yürüyüşümüz, Şengen’e doğru yaklaşıyor. Şengen’de mültecilere karşı sınır antlaşmaları imzalanmış, böylesi bir simgesel özelliği var bu yerin. Ayrıca burada bir Fronteks müzesi yapmışlar. Bu noktalarda değişik eylem yöntemleri deneyeceğiz çünkü Fronteks bir cinayet örgütüdür. Sınırlarda ölen mültecilerden Fronteks ve sınır anlaşmalaırı direkt sorumludur.
Artık her öğlen paydosunda sadece mültecileriin katıldığı toplantılar düzenliyoruz. Mülteci toplantısında aldığımız kararları bu sabah uygulamaya koyduk. Bu sabah kahvaltıda sadece vegan yiyecekler yoktu, bunun yanında peynir, zeytin gibi yiyecekler de vardı.
Eleştirilerimiz üzerine destekçiler de kendi aralarında eğitim çalışmaları düzenliyorlar. Avrupamerkezciliğin nasıl aşılabileceği ve biz mültecilere göre Alman vatandaşı olanların hangi ayrıcalıklara sahip olduğu üzerine eğitim çalışmaları yapıyorlar.
Merzig’te konaklayacağımız yere doğru yürürken, bir kilisenin önünde üzgün bir şekilde bekleşen bir grup yaşlı insan gördük. Onlara bildirilerimizi götüren bir arkadaşa, cenazelerinin olduğunu söylemeleri üzerine, sloganlarımızı ve müziği durdurduk. Cenazesi olan insanlara saygıyla yaklaştığımız inçin, kilisenin önünde bekleşen insanlar memnun kaldılar.
Biraz önce gözlerim karardı ve çok kısa bayılır gibi oldum, bir terleme bastı beni. Yere uzandığımı gören aşçı kadın, “Turgay, Turgay” diye seslenerek yanıma koştu. Başka bir arkadaş daha eldi ve birlikte götürdüler. Bir süre sonra bir doktor geldi. Çok su içmem gerektiğini söyledi ve yemek yemem gerektiğini söyledi. Geçen seferki uzun yürüyüşte de böyle oldu. Daha uzun zaman aralığında baygın kaldım.
Gelen doktorla ölüm, yaşım ve devrim üzerine sohbet ettik. Artık fiziki bünye zayıflamış gibi. Gördüğümüz işkenceler, uzun hapis yaşamı ya da açlık grevleri fiziki bünyeyi zayıflattı.
Almanya’nın Münschen kentinde, sınırdışı edileceklerin tutulduğu hapishanede tutuklu olan bir mülteci gardiyanlar tarafından dövülerek öldürüldü. Sınırdışı edilme kararı olduğu için jilet tehdidiyle bir uçak kaçırmaya girişen mülteci tutuklanıyor ve hapishanede gardiyanlarla kavga eden tutuklu mülteci gardiyanlar tarafından feci şekilde dövülüyor, hastaneye kaldırılan Muslim adındaki Kosovalı mülteci ölüyor.
Geçtiğimiz günlerde Afrika’dan gelip İspanya sınırını zorlayan ikibin kişiden bini sınırı geçerek İspanya sınırlarına ulaşmayı başardı. Avrupa’da mültecilere karşı uygulanan izolasyon sistemi arttıkça ölüm ve ölümcül girişimlerde bulunan mülteci sayısı da artıyor.
Sol Parti’den bir milletvekili bize meil yazdı ve Avrupa Parlementosunda bizim için görüşme
saglayabileceklerini söyledi. Parlemento ve diğer resmi kurumlara karşı eylemlerimiz olacak.
Bu akşam hava biraz soğuk. Ber grup arkadaş arka tarafta mengal yapıyorlar. Wegan arkadaşlar yemeklerini yediler, biz etciller de birazdan mangalda pişen etlerden yiyeceğiz. Böylece yemek gelenekleri konusunda da bir demokratik ortam oluşturduk.
Leipsig’en, Berlin’den yeni mülteciler direnişimize katılmak için önümüzdeki günlerde gelecekler.
Şengen ve Lüksenburg’da yapacağımız eylemler için gerekli materyalleri hızırlıyoruz. Büyük pankartlarr hazırlıyoruz, bunlar gerekli binalarda dalgalanacak. Franteks, dablin yasası gibi uygulamaların kaldırılmasını haykıran sloganlar yazıyoruz.
Bugün Almanya’da babalar günüymüş. Daha doğrusu erkekler günü. Erkekler bu günde sokaklarda içerlermiş.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Müadelemiz
30.05.2014
Turgay Ulu
Merzig

Völkingen und Saarlouis

Gestern übernachteten wir in einer Sporteinrichtung. In einer großen Basketballhalle machten wir unser Plenum.
Unser Haupthema war der zuvor erlebte Gewalt-Vorfall. Über dieses Thema hatten wir zwar bereits dikutiert, aber noch keine Entscheidung getroffen. Bei diesem abendlichen Plenum trafen wir eine Entscheidung zu diesem Thema.
Wenn Jemand aus unserer Refugee-Protestes-Bewegung, gegen Jemanden aus unserer Gruppe Gewalt anwendet, muss sich diese Person von der Refugee-Protestes-Bewegung entfernen.
Diese Entscheidung möchten wir nicht dogmatisch handhaben, sondern jeden Fall einzeln betrachten. Die Lösung Jemanden von der Refugee-Protestes-Bewegung fernzuhalten wird nur gewählt, falls es keine andere Lösungsmöglichkeiten gibt.

Diesen Abend haben wir in einem Wald in Saarlous unser Nachtlager aufgebaut.
Heute erhielten wir auf unserem Weg positive Reaktionen von den Menschen. Sie applaudierten uns. Auf dem Weg verteilten wir eine große Menge Informationsmaterial.
Gestern Nacht haben wir für die Refugeebewegung des in Frankreich befindlichen Calas-Flüchtlings-Camp Solidarität gezeigt, indem wir ein Banner malten und auf unserem Protestmarsch trugen und fotografiereten. Die Bilder schickten wir an die Refugeebewegung.
Heute Abend haben sich acht neue Refugees unserem Protestmarsch angeschlossen. Diese Freunde kommen aus der deutschen Stadt Hanau. Weiterhin schließen sich Menschen unserem Protestmarsch an.
Der Fernsehkanal von Saarbrüken hat eine Reportage über unseren Protestmarsch in den Nachrichten ausgestrahlt.
In Hannover wurde ein Refugee mit einer Ausweisung in ein Abschiebegefängnis gebracht. Der Freund hat dort einen Hungerstreik begonnen. In Hannover geht das Refugee-Protestcamp weiter.
Während des heutigen Protestmarsches haben wir eine Pause für das Mittagsessen gemacht. Anschließend machten wir ein Plenum, an welchem nur die Refugees teilnahmen und haben dort ein paar Entscheidungen getroffen: Wenn Refugees ins Stadtzentrum gehen oder in dem Moment, in dem wir eine Grenzen überqueren, laufen die UnterstützerInnen hinter denen, die ganz vorne laufen.
Zum Frühstück soll es nun immer Dinge wie Oliven und Käse geben.
Die Europäer erwarten, dass man sich ihrer Kultur und ihren Essgewohnheiten genau anpasst. Um diesen auf Europa zentrierten Blick zu durchbrechen haben wir diese Entscheidungen getroffen.
Wir setzen uns dafür ein, dass die Refugees in Bezug auf ihren eigenen Widerstand/ Protest die Rede und Entscheidungsfreiheit frei gebrauchen können.
In der Türkei haben die Refugees aus Aufganistan erst in Istanbul und jetzt in Ankara vor der Botschaft der Vereinten Nationen einen Hungerstreik begonnen. Für sie werden wir eine Solidaritätsveranstaltung organisieren.
Weil unser Zugang zum Internet sehr begrenzt ist, haben wir nicht die Möglichkeit ausreichend die Entwicklungen in der Welt zu verfolgen. Aber manchmal sehen wir die Nachrichten.
Während unserem Prostestmarsch sind immer Freunde unter uns, die Musik spielen. Es werden Lieder auf verschiedenen Sprachen gesungen.
Heute sind wir 18 km gelaufen. Wir sind sehr schnell an unserer Schlafstätte angekommen. Wir sind heute wirklich sehr schnell gelaufen. Unsere Füße haben sich daran gewöhnt. Am Anfang hatten wir Blasen an den Füßen, dann sind sie verheilt und nun sind unsere Füße bereit für lange Märsche.

Es lebe die Humanität und der gemeinsame Widerstand
29.05.2014
Turgay Ulu
Saarlouis

VÖLKLİNGEN VE SAARLOUİS

Dün gece büyük bir spor tesisinde geceledik. Büyük bir basketbol salonunda genel toplantımızı gerçekleştirik. Ana konumuz, daha önce yaşanan şiddet olayı idi. Bu konu üzerine daha önce de tartışmış ancak bir karar almamıştık. Akşamki toplantımızda bu konuyla ilgili bir karar aldık. 
Direniş ortamında kendi içimize karşı şiddet uygulayanların direniş ortamından uzaklaştırılması yönünde karara vardık. Ancak bu kararda dogmatik davranmayacak, her vakayı kendi özgün ko
şulları içinde ele alıp değerlendireceğiz. Ortamidan uzaklaştırma, başka hiçbir çözüm yolu kalmamışsa yapılacak eğer özeleştiri ve değişim yönünde bir çözüm mümkünse önce bunu uygulayacağız.
Bu akşam, Saarlous’de bir ormanın içinde konakladık. Buraya gelmeden önce geçtiğimiz şehir merezinde bir süre sloganlar ve marşlarn eşliğinde bekledik. Bugün geçtiğimiz yollarda, yürüyüşümüze karşı çevrede bulunanların tepkisi oldukça olumluydu. Çevreden bakanlar, bizi alkışlıyorlardı. Yürüyüş boyunca çok sayıda bildiri dağıtımı yaptık. 
Dün gece, Fransa’da bulunan Calas mülteci kampının polis tarafından yıkılmasını protesto etmek ve ordaki mülteci hareketi ile dayanışmak için bir pankart yazdık ve yürüyüşümüzden onlara fotoğraflar eşliğinde mesajımızı ilettik. 
Bu akşam yürüyüşümüze 8 yeni mülteci daha katıldı. Bu arkadaşlar Almanya’nın Hanau kentinden geldiler. Diğer yandan yürüyüşün başında yer alıp daha sonra geri giden mülteci ve destekçilerden bir kısmı da tekrar geri gelediler. Yürüyüşümüze katılımlar devam ediyor. Medyada yürüyüşümüz daha fazla yer aldıkça yeni katılımlar da olacaktır. Saarbrüke’deki televizyon kanalı bizim sınır kırma eylemimizi ve röportajımızı haber programında yayınladı.
Hannover’de, sınırdışı kararı olan bir mülteci tutuklanarak sınırdışı hapishanesine konuldu, arkadaş burada açlık grevine başlamış. Hannover’deki mülteci direnişi kampı devam ediyor.
Bugaünkü yürüyüşümüzde öğlen yemeği için mola verdiğimizde, sadece mültecilerin katıldığı bir toplantı düzenledik ve birkaç karar aldık. Bu kararlara göre. Mülteciler, şehir merkezinde yürüdüğümüz ya da bir sınırı kırma anında, yürüyüşün en önünde olacaklar, destekçiler onların arkasından yürüyecekler. Her sabah peynir, zeytin gibi şeler kahvaltıda olacak. Deestekçilern yada bazı mültecilerin, yürüyüşü bir tatil yerine çevirmesine engel olunacak. 
Avrupalı’lar kendi kültür ya da yeme alışkanlıklarına her kesin ayak uydurmasını bekliyorlar. Tüm bu Avrupa merkezci bakışı kırmak için bu kararları aldık. Mültecilen kendi direnişleriyle ilgili söz ve karar hakkını özgür bir şekilde kullanmasını sağlamaya çalışıyoruz.
Türkiye’deki Afganistanlı mülteciler, daha önce İstanbul’da şimdi de Ankara’da Birleşmiş Milletler binasını önürde açlık grevi yaparak ağızlarını diktiler. Bunlarla ilgili de bir dayanışma etkinliği ve mesajı örgütleyeceğiz.
İnternet imkanımız çok sınırlı olduğu için dünyadaki gelişmeleri yeterince inceleme şansımız olmuyor. Ama bazen haberlere gözatıyoruz. Subkumandan Markos’un görevinden isifa ettiğini ve bir veda mektubu yazdığını okuduk. Ancak daha sonra bu istifa haberinin doğru olmadığını yazdı gazeteler. Zira, bir öğretmen olan militanın paramiliter güçler tarafından öldürülmesi üzerine, Markos onun halk arasındaki adı olan Galeano ismini kullanacağını bildirmiş. Markos, kendisini yardımcı kumandan olarak tanımlıyordu. Esas kumandan hareketin kendisidir diyordu. Belki bu mektubu değişik dillerde basıp okuyacağız.
Yürüyüşümüz boyunca sürekli müzik çalan arkadaşlarımız var. Bunun yanında, değişik dillerde de şarkılar besteleyip yürüyüş boyunca söylüyoruz.
Bugün 18 km yürüdük. Ama çok çabuk konaklama yerine vardık. Bugün oldukça hızlı yürümüşüz. Arık ayaklarımız alıştı. Önce ayaklar su toplanyıp patladı daha sonra yeniden iyileşti ve artık ayaklar uzun yürüyüş için hazır hale gelmiş oldu.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Oraklaşma Mücadelemiz
29.05.2014
Turgay Ulu
Saarlouis

Saargemünd und Saarbrücken
Während unseres Marsches konnten wir unsere Computer- und Internetprobleme nicht ganz lösen. Was wir bis jetzt geschrieben haben, wurde plötzlich gelöscht. Manche von diesen gelöschten Artikeln konnten wir nicht weiterleiten. Wir haben auch zeitliche Probleme, deswegen haben wir keine Zeit, diese Artikel nochmal zu schreiben. Wir müssen viele Dinge gleichzeitig machen. Jeden Tag müssen wir mindestens 15 km laufen und während dieser Zeit müssen wir auch alle anderen Sachen erleidigen
Gestern Abend haben wir in Saargemünde in einer Kirche übernachtet. Saargemünde ist auf der Seite der Französischen Grenze. Der Bürgermeister hat uns nicht erlaubt, in der Stadt zu übernachten. Die Kirche hat uns eingeladen und wir haben dort übernachtet. Manche von uns haben in der Kirche und manche draußen im Garten der Kirche übernachtet.
Gestern um 11 Uhr haben wir zwischen der deutschen und französischen Grenze eine Pressekonferenz gehalten. Unsere erste Grenzbrechungsaktion war aus Deutschland raus und die zweite wäre wieder nach Deutschland rein. Zur Pressekonferenz kam Presse aus Deutschland und Frankreich. Genau in der Mitte der Grenze haben wir die Pressekonferenz gehalten. Zuerst haben wir erklärt, warum wir als Gruppe von AktivistInnen und JournalistInnen diesen Marsch machen und wir haben unsere Forderungen mitgeteilt. Danach haben wir den AktivistInnen das Wort erteilt. Wir haben den verschiedenen Medien, die an der Pressekonferenz teilgenommen haben, Interviews gegeben.
Die Grenzbrechungsaktion haben wir begonnen, indem wir bis drei gezählt und ein Lied gesungen haben („Ciao Bella“) Jetzt sind wir in Deutschland. Wir haben unsere Zelte in einem großen Park aufgebaut. Die Bürger von Saarbrücken haben auch an unserer Aktion teilgenommen. In einer Wohnung konnten wir das Internet benutzen. Dort haben wir im Fernsehen Nachrichten über unsere Aktion gesehen. Die Nachrichten waren objektiv und es wurde berichtet, dass wir gegen Gesetze wie Fronteks oder Dublin 2-3 protestieren.
Heute haben wir in Saarbrücken ein Flüchtlingsheim besucht. Es war weit entfernt zu dem Ort, wo wir übernachtet haben. Wir sind mit Autos als Konvoi dahin gefahren. Das Heim wurde auf einer großen Fläche aufgebaut, es besteht aus zwei Etagen. Wir haben erfahren, dass ungefähr 1500 Menschen dort leben.
Im Heim haben wir als Gruppe die Zimmer besucht. In einem Zimmer lebt eine kurdische Familie aus Mardin/ Türkei seit 17 Jahren. Sie haben bis jetzt keine Antwort auf ihren Antrag bekommen. Der Bruder des Mannes wurde an der syrischen Grenze getötet und die Familie wurde vom türkischen Staat unterdrückt. Es gibt hier Flüchtlinge aus Afrika, Syrien und Afghanistan. Im Heim haben wir mit der Unterstützung der Flüchtlinge, die hier im Heim leben, einen Marsch organisiert. Die Flüchtlinge in diesem Heim haben interessante Reden gehalten. Ein Kind hat gesagt: „Wir sind hier keine Hunde, wir essen jeden Tag das gleiche Essen“, die anderen Flüchtlinge haben gesagt, dass sie hier als Menschen leben und behandelt werden wollen.

Während der Unterhaltung mit den Flüchtlingen haben sie uns gesagt, dass sie nicht mehr hier bleiben wollen und dass sie psychische Probleme gehabt haben. Ein Flüchtling hat versucht, sich umzubringen. Schließlich hat unsere Musikgruppe Musik gemacht. Die Flüchtlinge und die UnterstützerInnen haben gemeinsam getanzt. Manche Flüchtlinge des Heimes wollen an dem Marsch teilnehmen. Wir haben ihnen unsere Nummer gegeben. Wenn sie mitkommen wollen, werden wir sie morgen abholen.

Die Flüchtlinge haben Angst, am Marsch teilzunehmen. Bei einer Polizeikontrolle denken sie, dass ihnen etwas schlimmes passieren kann. Manche haben gesagt, dass sie davon nichts erfahren haben und unvorbereitet sind. Wenn sie es vor einer Woche gewusst hätten, hätten sie sich vorbereiten können.

Unser Widerstand hat weiterhin eine positive Wirkung auf lokale Orte. Die Familien, die ihre Bekannten und Verwandten auf der Flucht aus dem Sudan nach Europa verloren haben, haben eine Unterstützungsaktion für unseren Marsch gemacht. In Hannover hat eine Flüchtlingsgruppe von 70 Leuten ein neues Widerstandscamp aufgebaut. Die Freunde aus München haben mit uns zusammen Unterstützungsaktionen gemacht. Wir haben mit den Freunden vom Oranienplatz zusammen eine Pressekonferenz gehalten; wir waren von hieraus per Telefon dabei. In Mexiko und England finden auch Märsche statt.

Das Europäische Parlament wurde gewählt. Wie wir erwartet haben, haben die rechten Parteien, die eine ausländerfeindliche Politik unterstützt haben, gewonnen. Die linke Parteien haben in Ländern wie Griechenland gewonnen, die durch eine kapitalistische Krise zusammengebrochen waren. Aber allgemein sind die rechten Parteien aufgestiegen. Das bedeutet, dass neue Isolierungs- und Versklavungsgesetze gegen Flüchtlinge und Migranten verabschiedet werden und wir unsere Kämpfe weiter voran bringen müssen.

Zurzeit kommen wir vom Besuch des Flüchtlingsheims zurück. Wir essen unser Mittagsessen und machen um 15 Uhr im Zentrum der Stadt  eine Aktion. Heute Abend übernachten wir in Saarbrücken und morgen marschieren wir weiter.

Es lebe unser Kampf für die Menschlichkeit und Gemeinsamkeit

27.05.2014
Turgay Ulu
Saarbrücken

SAARGEMÜND VE SAARBRÜKE 
Yürüyüşümüz boyunca bilgisayar ve internet sorununu bir türlü tam olarak çözemedik. Yazmış olduğumuz yazılar bir anda silindi. Silinen bu yazıların bir kısmını gönderememiştik. Zaman sorunumz var. Önceden yazmış olduğumuz yazıları bir kez daha yazmak için zamanımız yok. Tüm işleri bir arada yapmak zorundayız. Her gün en az 15km yürümek ve diğer işleri de bu zaman içinde yapmak zorundayız.
Dün gece Saargemünd’de bir kilisede konakladık. Saargenünd, Fransa sınırları içinde kalıyor. Şehrin belediye başkanı bizim bu şehirde kalmamış için izin vermedi. Kilise bizi davet etti ve kilisede geceledik. Bir kısmımız kilisenin içinde yattı. Bir kısmımız da açık havada, Kilise’nin bahcesinde uyuduk.
Dün saat 11’de Fransa ile Almanya sınırında basın toplantısı düzenledik. İlk sınır kırma eylemimiz Almanya’dan çıkma biçiminde oldu. İkinci sınır kırma eylemimiz de Almanya’ya girme biçiminde olacaktı. Basın konfreransına Almanya’dan ve Fransa’dan medya mensupları gelmişti. Tam sınırın ortasında basın konferansımızı gerçekleştirdik. Önce biz medya grubu olarak neden böyle bir yürüyüş gerçekleştirdiğimizi, taleplerimizin neler olduğunu açıkladık. Daha sonra, konuşmak isteyen her direnişçiye söz hakkı verdik. Konferansa katılmış olan medya mensuplarına röporajlar verdik.
Sınır kırma eylemini bir, iki, üç diye sayarak başlattık ve Çav Bella marşı eşliğinrde deldik sınırı. Şu anda Almanya sınırları içindeyiz ve Saarbrüke’nin merkezinde konakladık. Çadırlarımızı geniş parka kurduk. Saarbrüse’nin yerlileri de direnişimize katıldılır. İnternet için evlerine konuk olduğumuz arkadaşlar televizyondan bizim röportaj haberlerini gösterdiler. Televizyon, haberi objektif bir şekilde vermiş. Bizlerin Fronteks, Dablin 2-3 gibi yasalara karşı protesto gerçekleştirdiğimizi söylemiş.
Bugün Saarbrüken’de bir mülteci kampını ziyarete gittik. Mülteci kampı, bizim kunakladığımız yere epey uzak bir mesafedeydi. Arabalarımızla konvoy halinde gittik mülteci kampına. Mülteci kampı geniş bir alana kurulmuş, iki katlı binalardan oluşuyor. Burada yaklaşık 1500 kişinin yaşadığını öğrendik mültecilerden.
Mülteci kampında gruplar halinde odalara gittik. Konuk olduğumuz bir odada Mardinli Kürt bir aile yaşıyordu. Bu aile 17 yıldır bu mülteci kampında yaşıyor. Halen iltica telaplerine bir cevap alamamışlar. Adamın kadreşi Suriye sınırında vurulmuş. Aile genel olarak Türkiye devletinin baskıları altında kalmış. Suriyeden, Afganistandan, Afrika’nın değişik yerlerinde gelmiş insanlar vardı bu mülteci kampında.
Mülteci kampının içinde, burada yaşayan mültecilerin de katılımı ile bir yürüyüş gerçekleştirdik ve serbest mikrofon oluşturduk. Mülteciler oldukça çarpıcı konuşmalar yaptılar. Mesela bir küçük çocuk Almanca olarak konuştu. «Biz köpek değiliz, burada bize hergün aynı yemeği veriyorlar» dedi. Diğer mülteciler de insan gibi yaşamak istediklerini anlattılar.
Mültecilerle gerçekleştirdiğimiz sohbetlerde burada kalmaktan çok sıkıldıklarını ve psikolojik problemler yaşadıklarını anlattılar. Bir mülteci intihar girişiminde bulunduğunu anlattı bize. Son olarak müzik grubumuz ortamı neşelendirdi ve müzik eşliğinde mülteciler ve destekleyiciler birlikte dansettiler. Burada kalan mültecilrden bir kısmı yürüyüşe katılmak istediklerini bildirdiler. Onlara telefon numaraları bıraktık eğer gelmek iserlerse onları yarın alacağız.
Mülteciler, yürüyüşe katılmaktan çekiniyor. Bir polis konrolü durumunda başlarına kötü işlerin geleceğini düşünüyorlar. Bir kısmı da önceden haberleri olmadığını ve hazırlıksız olduklarını söylediler. Eğer bir hafta öncesinden haberimiz olsaydı, işlerimizi ona göre ayarlayıp gelirdik dediler.
Direnişimiz lokal mekanlara pozitif etki yapmaya devam ediyor. Sudan›da yakınlarını Avrupa›ya kaçarken yitirmiş olanların aileleri bir araya gelerek bizim yürüyüşümüze bir destek eylemi yaptı. Almanya›nın Hannover kentinde 70 kişilik bir mülteci grubu yeni bir direniş kampı kurdu. Münschen›den arkadaşlar bizimle destek eylemi yaptılar. Berlin-Oranienplatz›daki arkadaşlaraımızla birlikte ortak basın konferansı gerçekleştirdik. Biz de buradan telefon aracılığıyla konuştuk. Meksika›da bir yürüyüş var. İngiltere›de bir yürüyüş var.
Avrupa parlementosu seçimleri yapıldı. Öncesinden tahmin ettiğimiz gibi Avrupa›nın genelinde yabancı düşmanı politikaları savunan sağcı partiler kazandı. Yunanistan gibi kapitalist krizin çökerttiği yerlerde solcular kazandı. Ama genel olarak sağ partilerin yükseliş gösterdiği ortaya çıktı. Bu demektir ki mülteci ve göçmenlere karşı yeni izolasyon ve köleleştirme yasaları çıkartılacak. Bizim daha fazla mücadeleyi yükseltmeye ihtiyacımız var.
Şu anda mülteci kampı ziyaretinden dönüyoruz. Öğlen yemeğimizi yiyip tekrar saat 15 te şehir merkezinde bir eylem gerçekleştireceğiz. Bu akşam da Saarbrüken›de yatıp yarın yolumuza devam edeceğiz.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
27.05.2014
Turgay Ulu
Saarbrüken

KESKASTEL
Today we walked 17 km.we were all a bit tired because yesterday there was much rain and most tents are become wet.it was not comfortable to sleep in half wet sleeping bags.also some people get wounded
on feet because of too much walking or bad shoes.but still we had joy and high attitude.the group becoming a family.since strasbourg we had 2 ponys but today we had to leave them because one of them get injured.
The fight goes on!
24-05-2014

KESKASTEL
Bugün 17 km yürüdük. Dün gece çok şiddetli bir yağmur yağdı. Çadırların altından sular aktı. Biraz ıslandık. Uzun yürüyüşlerin en kötü anlarından biri yağmura yakalanmak oluyor. Her gün yürümemiz gereken mesafe sabit olduğu için yağmurda mola verme seçeneği bulunmuyor. Yağmurda ayaklarımız ıslanıyor, ıslak ayaklarla yürümemiz gereken mesafeyi katetmek zorundayız.
Ayakların su toplaması, daha sonra su toplayan yerlerin patlama zamanı geldi. Su toplamak için kıvama gelmiş olan ayaklar, üstüne bir de yağmur yediği zaman patlama süresi erken gelmiş oluyor. Neyse ki sağlık ekibimiz ve malzemelerimiz var. Ayaklarda su toplayan yerleri patlatıp sardılar. Ayaklardaki sızlama durmuyor tabi, yürüdükçe ayaklar sızlamaya devam ediyor. Ama bunlar tüm uzun yürüyüşlerin tuzu, biberi. Wüzburg’dan Berlin’e yürürken yazmış olduğumuz günlüklerden birinin başlığı; “Ayaklar Yara Başlar Özgür” biçimindeydi. Bu başlıkla, mücadele edilmeksizin özgürlüklerimizi elde edemeyeceğimizi vurgulamak istemiştik.
Yürüyüş boyunca dünyanın değişik yerlerinden insanlarla tanışma ve onlarla deneyim alışverişinde bulunma şansı yakalıyor insan. Yol boyunca Avrupalı aktivistlerle devrimci düşüncelerimiz üzerine tartışıyoruz. Tartışma başlıklarından biri her zaman Avrupa’da neden ciddi devrimci bir hareketin oluşturulamadığı üzerine oluyor. Avrupadaki emperyalist sistemin diğer bölgelerden elde ettiği karın bir kısmı ile kendi vatandaşalrına, devrimci bir kalkışmaya girişmesinler diye sus payı veriyor. Diğer yandan devrim tehlikesini savuşturmak için çeşitli sosyal hakları geliştirdiğini dile getiriyoruz. Diğer yandan, Avrupa vatandaşlarının mevcut yaşam olanaklarını kaybetmek istemedikleri gerçeği var. Kimse işinden, ailesinden, tatilinden, diskosundan feregat etmek istemiyor. Bu nedenle buradaki devrimci işler devleti zorlayan bir konuma sahip olamıyor. Birçok Avrupalı aktivist bu değerlendirmeleri doğru buluyor ancak bunun nasıl değiştirilebileceği üzerine pek bir fikirleri yok.
Dün geceki şiddetli yağmur sırasında, yanımızda getirdiğimiz atlarımız yaralandı. Atlarımızı bir önceki konaklama yerinde bırakmak zorunda kaldık. Onlardan ayrılmak hüzünlü oldu biraz. Ama onları yanımıza alsaydık yaraları daha da kötü olabilirdi.
Yürüyüş boyunca aldığımız iyi haberler bizim çoşkunluğumuzu artırıyor. Bugün böyle bir haber aldık. Almanya’nın Hannover şehrinde yeni bir mülteci grev kampı kuruldu. Weissekreuzplatz’da, yetmiş mülteci tarafından kuruldu direniş kampı. Daha önce de Hannover şehrinde direniş alanları oluşturma denemeleri yaptık. Ancak bunların birçoğu kısa süreli oldu. Aktivistler biraz çekingen davranmışlardı daha önce.
İstanbul’un Okmeydanı semtinde polisler gene bir genci öldürdüler. Bu katliamı protesto etmek amacıyla Türkiye genelinde gösteriler devam ediyor. Köln şehrine gelen Türkiye başbakanı Tayyip Erdoğan büyük bir kitle tarafından protesto edildi. Dünyanın sokaklarındaki diğer direniş ve mücadeleler bizim ilgimizi yakından çekiyor. Viyana’da gerçekleştirilen bir antifaşit gösteriye polis saldırdı ve onlarca kişi gözaltına alındı.
Değişik kültür ve gelenekler içinde yetişmiş olan insanlar olarak bir araya geliyoruz ve birbirimizden öğreniyoruz. Bizim yemek ekibimiz genelde vegan insanlardan oluşuyor ve doğal olarak bunlar hep vegan türü yemekler yapıyor. Diğer yandan mültecilerin hiçbirisi vegan değil ve bu yemekleri normalde tercih etmezler. Peynir, zeytin, et gibi yemekler mültecilerin damak alışkanlığıdır. Avrupalılar, diğer insanların kendileri gibi olmak zorunda olmadıklarını anlayamıyorlar. Mültecilerin de Avrupalılaırda anlayamadıkları şeyleri oluyor tabiki. Böylece birbirimizin farklı kültür ve alışkanlıklarımızı tanımış ve birbirimizden öğrenmiş oluyoruz. Neyseki alttan yaptığımız basınçla arada bir gril yaptık ve peynir, zeytin gibi şeyler alınmasını sağladık.
Yürüyüş boyunca yaptığımız toplantılarda, bir yandan çalışma gruplarının işlerini düzene koymaya çalışırken bir yandan da bazı konular üzerine tartışmalar yürütüyoruz. Dieriniş mekanları bir nevi okul işlevi görmüş oluyor.
Keskastel’de konakladık. Altyapı grubumuz, biz gelmeden önce dünden ıslanmış olan çatdırları açmış ve kurumaya bırakmışlardı. Teknik ekip ise gene internet bağlantısı sağlamak için uğruşıyorlar. Bugünkü internet bağlantısı önceki günlere göre daha iyi çalışıyor.
Bu gün gene müzik ağırlıklı bir yürüyüş gerçekleştirdik. Arapça, Türkçe, Almanca, İspanyolca olarak Çav Bella’yı söyledik.
Pazartesi günü Almanya sınırını bir kez daha kıracağız. Almanya’da gideceğimiz Saalbrüse kentinde hazırlıklar başlamış bile.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
24.05.2014
Turgay Ulu
Keskastel

Drulingen

Heute war unser Marsch etwas kürzer, wir sind früher dort angekommen wo wir übernachten wollen. Wir haben in Drulingen wieder neben einem Fußballfeld unsere Zelte aufgebaut. Bis jetzt haben wir unser Internetproblem nicht ganz gelöst, deswegen können wir unsere Artikel und andere Materialen nicht rechtzeitig weiterleiten. Während unseres Marsches werden Kontakte zu den Medien via Telefon geknüpft. Bis jetzt haben wir verschiedenen Radio-,  Fernsehsendern und Zeitungen Interviews gegeben. Bei Arte wurden Interviews und Videos gezeigt. Ein Fernsehkanal will zu uns kommen an dem Tag, an dem wir nochmal die Deutsche Grenze überschreiten werden.
Einige Abgeordnete aus dem Europäischen Parlament haben uns gesagt, dass sie Möglichkeiten schaffen können, damit wir unsere Forderungen weiterverbreiten können.
Seit heute haben wir Verletzungen an den Füßen. Eigentlich fangen solche Probleme erst nach drei Tagen an. Unsere Freunde, die Gesundheitserziehung gemacht haben, werden sich um diesen Probleme kümmern.  Heute haben wir Regen erwartet, deswegen haben wir unsere Regenjacken mitgenommen aber es hat nicht geregnet. Wir mussten manche Sachen mittragen, was beim Laufen nicht einfach ist und uns belastet. Wir verteilen Flugblätter in den Dörfern, an denen wir vorbei gelaufen sind und unsere Musikgruppe begleitet uns mit Musik und Slogans. Unser Marsch wird mit großer Freude weitergehen.

Es lebe unser Kampf für die Menschlichkeit und Gemeinsamkeit.

23.05.2014
Turgay Ulu
Drulingen

DRULINGEN 
Bugün yürüyüs mesafemiz biraz daha kisaydi, konaklayacagimiz yere daha erken varmis olduk. Drulingen›de gene bir futbol sahasinin yaninda kurduk cadirlarimizi.
Dün, ormanlik ve tepelik araziden, yagmur esliginde yürürken iki mülteci birbiriyle önemsiz bir mesele nedeniyle tartismis ve biri diyerine bicak cekmis. Bugünkü öglen yemegi sirasinda bu konuyu tartismak üzere bir toplanti yaptik. Daha önceki direnis deneyimlerimizde de benzer sorunlar cokca olmustu. Bu sorunla ilgili olarak daha önce de bir kural belirlemistik. Direnis icinde, ya da halk icinde birbirine karsi sidet uygulayanlar bu ortamin disina cikmalidir. Sorun sadece siddet uygulayanin kendisiyle sinirli kalmiyor, bu durum bütün direnisi etkiliyor.
Öylen yemegi sirasinda bu sorunla ilgili bir karar almadik. Aksamki genel toplantida konuyu karara baglayacagiz ama karar belli; ice dönük siddeti kesinlikle kabul etmiyoruz. Iki yillik sokak direnisimiz sirasinda en cok basimizi agritan sorunlardan biri, ic siddet sorunu oldu.
Her direniste sifir sorun düzeyine ulasma sansi bulunmuyor. Ancak bu sorunlari aza indirmek mümkündür. Bunun icin belli duyarliliklar olusturabiliriz. Sistem insanlarimizi sürekli bir sekilde izolasyon icinde yasamaya zorluyor, bu durum insanlari perspektifsiz birakip ice yöneltebiliyor. Insanlar celiskiyi sisteme karsi yöneltemeyince celiski ice dönüyor ve kendimizi vuran bir silaha dönüsüyor.
Oranienplatz›daki direnis alanimizda kalan arkadaslarimizla birlikte bir basin konferansi düzenlemek istiyoruz. Birlikte nasil yapabiliriz diye bir yöntem arayisindayiz. Henüz internet sorununu tam olarak cözemedik. Bu nedenle yazilarimizi ve diger materyallerimizi zamaninda yerine ulastiramiyoruz.
Telefon araciligiyla, yürüyüs sirasinda medya ile temaslar kuruyoruz. Simdiye kadar bir cok radyo, televizyon ya da gazete ile röportajlar gerceklestirdik. Bir sanat kanali olan ARTE televizyonunda video ve röportajlar yayinlandi. Almanya sinirini bir kez daha kiracagimiz gün olan Pazartesi günü bir televizyon kanali olay yerine gelmek istedigini iletti. Avrupa parlementosundan bazi parlementerler bizim taleplerimizi iletebilmemiz icin olanak olusturabileceklerini söylediler.
Bugünden itibaren ayaklarimizda yaralanmalar olusmaya basladi. Genelde ilk üc günden sonra böyle sorunlar basgösteriyor. Saglik egitimi almis arkadaslarimiz bu sorunla ilgili gerekli calismalari yapacaklar.
Bugün yagmurlu bir hava bekliyorduk bu nedenle yanimiza yagmurluklar aldik ancak yagmur yagmadi. Bircok esyayi yanimizda tasimak zorunda kaldik. Yürürken ek bir esya tasimak zahmetli oluyor.
Gectigimiz köylerde sürekli bildiri dagitiyoruz. Müzik gubimuz hic durmaksizin marslar ve sloganlara eslik ediyor. Yürüyüs coskulu bir sekilde ilerlemeye devam ediyor
Yasasin Insanlasma Ve Ortaklasma Mücadelemiz
23.05.2014
Turgay Ulu
Drulingen

SAVERNE AND PHALSBURG
today we started to walk earlier.yesterday new refugees and 2 ponys joined us. ponys belong the roma refugees that we met in refugee camp in strasburg.we made an open microphone action.people from march and from locals they talked freeely about racism,action,..
it was a difficult day.we were in a forest and we lost the way.there was also rain and didnt have enough warm clothes.but end of the day saw that orga group find a basketball hall.its great because we dont need to build up tents and inside the hall is quiet warm.we could dry our wet stuff also.before we arrived,some people from a local left wing turkish association came to visit us.
so, the fight is going on
22.05.2014

SAVERNE VE PHALSBURG
Bu sabah, biraz daha erken bir saatte yürümeye basladik. Icinden gececegimiz sehir merkezinde eylem yapacaktik cünkü. Bu sefer yürüyüse katilan yeni konuklarimiz da vardi. Isgal okulundan yeni mülteciler gelmisti ama konuklarimiz sadece mültecilerden olusmuyordu. Bu sabah bizimle birlikte iki de midilli ati katildi yürüyüsümüze. Daha öncesinden zaten iki tane köpek bizimle birlikte yürüyordu. Bugün baslayan iki ati da, daha önce ziyaret ettigimiz Roma mültecileri getirdi. Böylece yürüyüsümüz daha da senlikli bir görünüm kazanmis oldu.
Gece yagmur yagdi. Yatmadan önce gökyüzünde yildizlar vardi, yagmur yagmaz diye düsünüp acik havada uyumaya niyetlendik. daha yeni uzanmistk ki gök gürlemesi esliginde yagmur yagmaya basladi. Yeniden cadirlarin icine sigindik ancak iyi bir uyku cekemedik. Sag ve sol kanattan horlama sesleri sabaha kadar sürdü.
Bugünkü yol güzergahimizda hem sehir merkezleri vardi hemde ormanlik ve tepelikler vardi. Saverne sehir merkezindeki bir parkta acik mikrofon eylemi yaptik. Bu mikrofondan hem direniscier olarak bizler konustuk hem de cevredeki halktan ilgi gösterenler konustu. Cevre sakinlerinden konusanlar daha cok kadinlardan olusuyordu.
Saverne›de yasayan Türkiyeliler icinde Sivas, Dersim ve Erzincanlilar agirliktaymis. Bu bilgileri tesadüfen diyalog kurdugumuz cevre sakinlerinden öyrendik. Vegan yemeklerden bir kacamak yapip dönerciye girdik. Alanya adindaki dönerci Erzincanli cikti. Erzincanli göcmen dönerci, yaninda Fransiz bir isci calistiriyordu. Mihmandar arkadasimla bu konu üzerine yorumlar yaptik. Erzincanli dönerci, burada yasayan Türkiyelilerin politik aktivitelere pek ilgi göstermediginden yakindi. Dönercide calisan Fransiz isci, bizden cay parasi almadi.
Parkta tanistigimiz Kayserili amca ise Fanatik AKP destekcisi cikti. Gülen hoca efendilerini elestiriyordu. Tayyiple ilgili ortaya cikan hirsizlik suclamalarinin yalan oldugunu düsünüyordu. Kayserili amca, 1964‹lerde Almaya›nin Köln sehrine gelmis ve Ford fabrikasinda isci olarak 4 yil calismis.
Sehir merkezinde cekirdek yemege niyetlendik ama cekirdekci bulamadik. Arkadasla Fransa sokaklarinda cekirdekci ariyoruz diye kendi halimize güldük. Arkadas arada bir güzel espriler patlatip neselendiriyor ortami. Hepimiz renkli tipleriz ama cok renkli arkadaslarimiz var, onlarla ilgili espriler yada taklitler üretip gülüyoruz.
Bugün büyük bir ormandan tepelikleri tirmanarak gectik. Tam ormanlik alana girerken siddetli bir yagmura yaalandik. Ormanlik alandaki yol zikzaklar cizerek ilerliyordu. Bazen biririmizi kaybettik . Bazen yolu sasirdik ama sonunda konaklayacagimiz yere islanmis bir vaziyette vardik.
Ormanlik alani gecerken atlarimiz oldukca zorlandi. Bazi gecitlere, koca gövdeli agaclar devrilmisti. Iki katli bir bisiklet de var bu bisiklette bizi bugün zorladi.
Yollarda rastladigimiz kiraz agaclarindan, kiraz kopartip yiyoruz. Almanlar, bu manzarayi görünce, «Privat, polis var» diye bizi uyariyorlar. Evlerin ve insanlarin yasadigi yerlerde hep sinirlari temsil eden telörgüler, duvarlar, kilitli kapilar var. Insanlarin olmadigi issiz dogada ise hicbir sinir bulunmuyor. Sinifli medeniyet toplumu herseye sinir koymus. Bu sinirlarin bazen icine, bazen de disina hapsedilen biz lanetlilerde bu sinirlari zorlamakla, kirmakla mesgulüz.
Phalsbourg›da bir basketbol sahasina konuk olduk. Geceyi burada gecirecegiz. Bu bizim
icin iyi bir sans oldu. Islanmis camasirlarimizi degistirip, dus ypybilecegiz.
Yasasin Insanlasma Ve Ortalasma Mücadelemiz
22.05.2014
Turgay Ulu
Phalsbourg

Heute sind wir in einer Gegend mit vielen Feldern gelaufen. Entlang unserer Marschstrecke gab es Dörfer. In den Dörfern, in denen wir marschiert sind, wurden wir durch ältere Leute unterstützt. Sie haben aus dem Fenster oder vom Balkon geguckt und applaudiert. Wir haben in den Dörfern unsere Flugblätter verteilt. Allgemein haben die DorfbewohnerInnen sehr großes Interesse gezeigt. Als wir in das letzte Dorf gegangen sind, kam eine ältere Frau die Treppen runter. Als sie unseren Slogan „Freiheit, Widerstand, Kampf“ auf Französisch gehört hat, kam sie zu uns und hat angefangen mit uns zusammen zu tanzen. Danach hat  sie einen von uns ausgewählt und hat mit ihm zusammen weiter getanzt. Das Interesse der alten Frau hat uns sehr gefreut.

Als wir heute Morgen mit dem Marschieren angefangen haben, haben wir mitbekommen, dass der Vater einer unser Freunde gestorben ist, deswegen haben wir eine Schweigeminute gehalten.

In verschiedenen Orten von Europa, zum Beispiel in England, den Niederlanden, Warschau und sogar in Mexiko gehen die Flüchtlingsproteste parallel weiter und wir stehen in Kontakt zu ihnen.

Heute haben wir in einem Dorf in Reutenberg erfahren, dass ein Flüchtling in Frankreich durch das Feuer starb. Der Flüchtling Baris Ataman, war in der Türkei wegen seiner Identität unterdrückt worden, deswegen ist er nach Frankreich geflüchtet und hat dort Asyl beantragt.

Europas Isolationspolitik bringt die Leute um.

Es sind auch Musiker dabei, die während des Marschierens  immer Musik machen. Wo wir heute übernachtet haben, gab es keine Dusche. Wir haben einen Platzt zum Duschen aufgebaut und mit kaltem Wasser geduscht.

Internetprobleme haben wir immer noch aber trotzdem haben wir unsere Artikel und Bilder an die nötigen Stellen geschickt. Am Oranienplatz wurden unsere Bilder und Videos veröffentlicht, viele haben an dieser Aktion teilgenommen

Ein Dokumentarfilm-Regisseur hat an unserem Marsch teilgenommen. Er filmt unseren Marsch vom Anfang bis zum Ende. Die linken Parteien wollen in Brüssel am Marsch teilnehmen. Wir überlegen ihnen zu sagen, dass sie ohne Flagge teilnehmen können.

In Brüssel kann jeder mit seiner Flagge teilnehmen. Wir wollen aber nicht dass unser Marsch, von den Leuten oder Parteien, die nicht dabei waren, ausgenutzt wird. Diejenigen, die an dem Marsch nicht teilgenommen haben, zeigen sich so, als ob sie den ganzen Marsch mitgemacht haben. Das wollen wir nicht.

Heute haben wir dort, wo wir bleiben, ein Feuer gemacht und um das Feuer herum machen wir unsere Versammlung.

Es lebe unser Kampf für Gemeinsamkeit und Menschlichkeit.

21.05.2014
Turgay Ulu
Reutenberg

REUTENBOURG
Bugün daha cok tarlalarin oldugu bölgelerden ve ara yollardan yürüdük. Yürüyüs güzergahinda köyler vardi..Icinden gectigimiz köylerde cam ve balkonlardan bakan yasli insanlar bize alkislariyla destek verdiler..
Gectigimiz köylerde rastladigimiz insanlara bildirilerimizi verdik, genellikle insanlar ilgiyle karsiladilar ve destek mesajlarini ilettiler..
En ilginc manzara en son gectigimiz köyde oldu. Köyün ortasindan geciyorduk, o sirada yasli bir teyze merdivenlerden iniyordu. Bizim özgürlük, mücadele icerikli Fransizca attigimiz sloganlari duyunca yanimiza geldi ve bizimle birlikte dansetmeye basladi. Sonra icimizden birini secerek dansa devam etti. Yasli teyzenin bu ilgisi ve danslari direniscileri cok coskulandirdi.
Bu sabah yürüyüse baslarken bir arkadisimizin babasinin öldüyü haberini aldik. Yürüyüse baslamadan önce onun icin saygi durusunda bulunduk.
Avrupanin bircok yerinde mülteci direnisleri, bizim yürüyüsle etkilesim icinde ve bizim yürüyüse paralel olarak devam ediyor. Ingiltere, Hollanda, Varsova, Meksik gibi ülkelerde direnisler devam ediyor, onlarla iletisimlerimiz devam ediyor.
Bugün konakladigimiz Reutenbourg köyünde, Fransada bir mültecinin yanarak öldügünü ögrendik. Adi Baris Ataman olan bu mülteci Türkiyede Kürt oldugundan dolayi baskilar görmüs ve Fransaya giderek iltica talebinde bulunmus.. Avrupanin multecilere uyguladigi izolasyon politikalari insanlari öldürüyor.
Yürüyüsümüzde müzisyenlerimiz de var. Yürüyüs boyunca sürekli müzik caliniyor. Sürekli sarkilar ve masrslar söylüyoruz.
Bugün konakladigimiz yerde dus imkani yok. Kendimiz bir dus yeri yaptik, soguk suyla burada dus yapacagiz.
Internet sorununu tam olarak cözemedik Buna ragmen resim ve yazilarimizi gerekli yerlere ulastirdik. Oranienplatz›daki direnis yerimizde resim ve videolarimiz yayainlandi. Bu etkinliklere katilim orani yüksek olmus.
Yürüyüsümüze bir de belgesel yönetmeni ktildi. Yürüyüsü basindan sonuna kadar cekiyor. Elimizde uzun bir belgesel de olmus olacak.
Sol Partililer yürügüsümüze Brüksel sinirinin bu tarafinda katilmak istiyorlarmis. Biz de onlara bayraksiz bir sekildesinirin bu tarafinda katilabileceklerini iletmeyi düsünüyoruz. Brüksel›e vardigimizda zaten herkes kendi bayraklariyla katilabilir.. Direnisimizin pragramist bir sekilde kullanilmasini istemiyoruz. Yürüyüse hicbir sekilde katilmayanlar, direnisi kendileri yapiyormus gibi davranmasinlar.
Bugün konakladigimiz cayirlik alanda ates yaktik. Atesin etrafinda oturmus toplanti yapiyoruz
Yasasin Insanlasma Ve Ortaklasma Mücadelemiz
21.05.2014
Turgay Ulu
Reutenbourg

FUNDENHEIM
Strazbourg›da geceledigimiz Molotol›da sadece bir dus kabini vardi. Sicak suyu olmayan dus kabininde siraya girdik. Ancak bizden sonra gelen kizlar dusa girdiler, daha sonra gelen kizlar da dusa girdiler. Dus yapmak isteyen kizlar bitinceye kadar beklemek durumunda kaldik. Bazen Avrupalilar esitlik olayini yanlis anliyorlar.. Sistem karsitligi sinifsal temellere oturmadiginda,yapay karsitliklar olusuyor ve sistem karsitligi yerine baska cinslere karsit olmak, mücadeleymis gibi anlasiliyor.
Sabah saat 11‹de bir basin toplantisi düzenledik. Avrupa parlementosunun önünde yapacagimiz basi toplantisina giderken tramvaya bindik. Hicbirimiz bilet almadik. Yüzlerce insan olarak bindik tramvaya ama konrolcüler de gelmediler. Gelselerdi bile yüzlerce insani kontrol demeyeceklerdi.
Basin toplantisi baslamadan önce parlementonun önünde, bir saat boyunca darbuka, klarnet calinip marslar söylendi.
Basin tplantisina Almanya›dan da gazeteciler gelmislerdi. Avrupadaki Fronteks örgütünün bir ordu gibi calistigini, Dablin anlasmasini insanlarin serbest dolasim hakkini engelledigi gercegini diile getirdik. Önünde bulundugumuz avrupa parlementosunun kanla beslendigini dile getirdik.
Basin tplantisinin ardindan uzun yürüyüs basladi. Bugün 15 km kadar yürüdük. Ilk gün olmasi nedeniyle yürüyen arkadaslar yorulma bilmediler. Bugün yemek molasi disinda hic mola vermedik. Ama ilerleyen günlerde mola vermek zorundayiz. Bugünkü yürüyüs boyunca mars ve türküler hic susmadi. Megafonda Cav Bella, Venseramos gibi marslari degisik dillerde söyledik.
Bu yürüyüse katilan Türkiyeli sayisi 5-6 kadar oldu. Gecen yürüyüste tek kisiydik. Iki yillik sokak direnisi insanlarin harekete gecmesini sagladi.
Bugünkü yürüyüs daha cok ana yol güzergahindaydi bu nedenle, yürüyüsün önünde ve arkasinda polis araclari ve motorsikletli polis kipleri vardi. Su anda Fundenheim diye bir köyde konaklama molasi verdik. Belli bir yere kadar polis ekipleri vardi, bir mesafeden sonra jandarma ekipleri devreye girdi.
Fundenheim›de bir futbol sahasindayiz. Ilk defa sicak su ile dus yaptik, ic camasirlarimizi yikdik. Biz konaklama yerine gelmeden, altyapi komitesi yatacagimiz cadirlari kurmuslardi. Yemek de hazir olmak üzere.
Yürüyüs devam ederken Berlin›de bir kilise isgal eden mülteci arkadaslara polis operasyonu oldugunu ögrendik. Bunlardan 9 kisi bir mülteci kampina gönderilmis, 2 jisi de halen Tempelhof polis merkezinde tutuluyor. Polis saldirisina ugrayan arkadaslara destek vermek icin bir bildiri yaziyoruz. Ayrica Oranienplats›da klan arkadaslar da polis saldirisina krsi bir protesto eylemi yapacaklar.
konakladigimiz yerde internet baglantisi da sagladik. Buranin belediye baskani, yürüyüsümüzle dayanisma icinde bulunuyor. Burasinin yerlileri de teknik konularda dayanisma gösteriyorlar.
Yasasin Insanlasma Ve Ortalasma mücadelemiz
20.05.2014
Turgay Ulu
Fuldenheim

STRAZBURG› DA IKI GÜN
Ilk siniri kirdiktan sonra vardigimiz Strazburg› da ikinci günümüz. Dün konserler ve tiyatro etkinlikleri yaptik. Gece Molotol diye bir yerde uyuduk. Molotol, alternatif bir kültür merkezi. Insanlarin bir kismi Strazburg› daki ilk günün aksaminda geri döndüler. Su anda 120 kisi olarak Strazburg›daki etkinlikleri südürüyoruz.
Yatmak icin kullandigimiz malzemeleri tasiyan araclarimizdan biri ariza yapti. Strazburg›un yerlilerini yanimiza alarak arabayi tamir etmeye calisiyoruz.
Aksam büyük bir toplanti yaptik. Calisma gruplarini nasil olusturacagimiz üzerine tartistik. Bugün gerceklestirdigimiz eylemi planladik. Toplanti daha cok hangi konunun a
Gecenki yürüyüse oranla simdiki yürüyüse mülteci katilimi daha fazla. Dogal olarak mültecilerin kendileri hakkinda söz söyleme orani artmis oldu.
Bu sabah, Molotol›dan Strazbourg›un sehir merkezine kadar bir yürüyüs gerceklestirdik. Strazbourg›un sokaklari sakin görünüyor. Evlerin balkonlarindan, bizi alkislayanlar oluyor bazen. Yürüyüs boyunca degisik dillerde sinirlara, Frontekse, izolasyon yasalarina karsi sloganlar atiyoruz.
Strazbourg sehir merkezinde, avrupaya kacarken sinirlarda ölenlerin isimlerinin yazili oldugu 100 metrelik bir listegi meydana boydan boya serdik. Yanimizda getirdigimiz megafonla, avrupada yürürlükte olan irkci ve kolonyalist yasalari anlattik. Neden Brüksel e dogru enternasyonal bir yürügüs gerceklestirdimizi anlattik. Meydandan gecmekte olan insanlar listeye ilgiyle baktilar, insanlar yanimiza gelerek bize sorular sordular. Alanda kurdugumuz acik mikrofonla herkes görüs ve önerilerini dile getirdi. Soma da yasanan madenci katliamina karsi sloganlar da meydanda yerini aldi.
Bir grup arkadasimiz da Romanlarin bulundugu bir kampi ziyarete gitti. Oradan yarin düzenlegecegimiz basin toplantisina insanlar gelecegini söylemisler.
Eylem sonrasi tekrar konakladigimiz yere döndük ve calisma gruplarini olusturuyoruz. Medya, kominikasyon, mutfak, mobilizasyon, güvenlik gibi calisma gruplarini olusturuyoruz.
Yarin saat 10 da basin toplantisi düzenlegecegiz. Diger yandan Avrupa ofisinin önünde eylem yapacagiz.
Bugün Stutgard dan 9 yeni mülteci yürüyüsümüze katildi. Ispanya dan da bir grup mülteci yürüyüsümüze katilmak istedigini bildirdi.
Yasasin Insanlasma Ve Ortaklasma Mücadelemiz
19.05.2014
Turgay Ulu
Berlin

Erste Station Freiburg

Wir brachen mit einer großen Gruppe vom Oranienplatz in Berlin auf. Unsere erste Station war Freiburg. Dorthin fuhren die Flüchtlinge mit Minibussen und die UnterstützerInnen mit dem Zug oder Bus.
In Freiburg trafen sich die aus verschiedenen Städten aufgebrochenen ProtestlerInnen. Hier wurde von UnterstützerInnen vor Ort für uns Essen vorbereitet.Wir übernachteten in einer Basketballhalle. An den Wänden der Halle hingen Banner von einem sozialistischen kubanischen Autor. Unsere Schlafplätze waren hart, aber es war nicht kalt.
Morgens wurde in einem Verein gefrühstückt. UnterstützerInnen hatten für uns eine große Menge an Schuhen und Kleidung geschickt, sodass sich diejenigen einkleiden konnten, die nicht ausreichend Kleidung besaßen. Die letzte Gruppe der Flüchtlinge, die am Protest teilnehmen, werden am folgenden Tag eintreffen.
Zur Zeit nähern wir uns der Stadt Kehl. Zwischen den Städten Kehl und Straßburg gibt es eine Brücke. Die erste unserer Demonstrationen wird an diesem Punkt stattfinden.
Wenn wir in Straßburg ankommen, wird es eine Veranstaltung mit Musik und Theater geben. Danach beginnt der 30-tägige Protestmarsch.
In Freiburg haben wir unsere erste Versammlung verwirklicht. Wir haben an alle TeilnehmerInnen, die Telefonnummer der Rechtsanwälte verteilt, welche uns unterstützen – für den Fall, dass wir von der Polizei festgenommen werden.
Sollte es einen Polizeiangriff geben, werden sich die UnterstützerInnen vor die Flüchtlinge stellen und sie umkreisen, denn für die Flüchtlinge ist es verboten ihren zugewiesenen Aufenthaltsort zu verlassen.
Wir haben zuvor die Grenzen und die Isolation in Deutschland durchbrochen und nun haben wir begonnen die internationalen Grenzen in Europa zu durchbrechen.
Die Polizei hat die Ermächtigung uns festzunehmen und ins Gefängnis zu sperren, aber ob sie das tun werden, wissen wir noch nicht.
Die in Brüssel zum Protestmarsch dazustoßenden Flüchtlinge, werden größtenteils neue Leute sein. Vom ersten langen Protestmarsch sind wir nur mit einer kleinen Zahl von Leuten vertreten.
Der Fluss der Protestbewegung geht weiter, nur die Gesichter verändern sich. Manchmal tauchen auch alte Gesichter wieder auf und nehmen ihren Platz in der Bewegung wieder ein.
Auf dem Weg von Kehl nach Straßburg haben wir die erste Grenze durchbrochen. In Kehl haben wir uns am Bahnhof versammelt. Wir haben unsere Banner auf dem Boden ausgebreitet. Die Musikgruppe, welche uns beim letzten Protestmarsch begleitete, war auch wieder dabei und spielte Samba. Als wir in Kehl ankamen, fuhren wir an einer Polizeikontrolle vorbei, aber es gab keine Festnahmen.
Wir haben vereinbart, dass wir bei einer Polizeikontrolle sagen werden, dass wir die Grenzen wissend und absichtlich durchbrochen haben. Jeder von uns trägt einen selbstgemachten „globalen Passport“ bei sich, welchen wir zeigen werden.
In einer Gruppe von 300 Personen, haben wir die auf der Brücke befindliche Grenze überquert.
Auf der Brücke haben wir Reden gegen Krieg und gegen Grenzen gehalten. Beim Durchbrechen der ersten Grenze gab es keinen Polizeieinsatz. Nachdem wir die erste Grenze überquert hatten, sangen wir den Marsch „Bella Ciao“. Jetzt sind wir an einem Ort im Zentrum von Straßburg. Wir haben eine Bühne aufgebaut und verschiedene Musikgruppen geben Konzerte. Auf der Bühne haben wir auch über Organisatorisches gesprochen,darüber was für den vor uns liegenden Protestmarsch zu tun gibt. Nach dem Konzert wurde das Theaterstück „Asylmonologe“ aufgeführt. Darauf folgte ein Diskussionsprogramm.
Zum ersten Mal wurde eine internationale Grenze durchbrochen. Die ProtestlerInnen waren glücklich und brachten in ihren eigenen Sprachen ihre Freude zum Ausdruck.
Lebe die Humanität und der gemeinsame Widerstand!

18. 05.2014
Turgay Ulu
Straßburg

MARCH FOR FREEDOM STARTED

Today is the 17th of May. As we decided before, we started today our
march towards Brussels against the racist and colonial laws, and the
isolation system in Europe. At the moment we are moving towards Freiburg.
We started moving from the place of hunger strike at Oranienplatz
[Berlin], where the state had evicted our protest camp. Our answer to
their attack was a hunger strike. We gained back our meeting tent and
an information tent, now we are bringing the protest to an
international level.
Our march was bid a huge farewell with a big demonstration. After the
murder of many miners in Soma we started the demo with a speech about
the issue, blaming the responsibles. Blockupy, student’s strike and
many anticapitalist and antifacsist groups came to the place to
support us. The speech of midschool students in different languages
was very moving. Some of the most sweet views during this action were
those of the babys of the struggle. After years of refugees resistance
in the streets they came to the place with theit kids in their arms. […]
The big demonstration started from Oranienplatz and we started our trip.
Long live our fight for humanity – Yasasin Insanlasma ve Ortaklasma
Mücadelemiz
17.05.2014
Turgay Ulu
Berlin